“Biz ne ara bu hale geldik?” demekten kendimizi alamadığımız bir haftayı da geride bıraktık Afyonkarahisar olarak…
Oldum olası sevmem sessiz geçen zamanı… Bir durgunluk vardır çünkü özünde… Fırtına öncesi sessizlik adeta. Ocak ayını gönderirken Şubat’a temenniler yazılıyordu sosyal medyalarda… İnsanlar artık yoruldu her gün yaşananlardan… Olaylardan… Cinayetlerden… Savaşlardan… Güne kötü başlamaktan… Gün geçmedi ki yeni gelen günde bir şey olmasın. Kimisi zaten haber izlemeyi bile bıraktı.
++++
Tam da böyle bir ortamda mutlu bir şehir vardı istatistiklerde. AFYONKARAHİSAR. Şöyle ki ilimiz yapılan bir çalışmada Türkiye genelinde mutlu şehirler arasında 2. sırada yer aldı…
Huzurlu bir şehir vardı… Afyonkarahisar. Yapılan sokak röportajlarında Afyonkarahisar halkımızda ilimizin huzurlu ve yaşanacak bir şehir olduğu ifade edilmişti.
Sucuğu, mermeri, termali, lokumu, sağlığı ile başkent olmuş bir şehir… Afyonkarahisar.
“İyi ve güzelliklerde yarışalım” dedik her zaman. Ama her ne hikmetse, kötü olaylar silsilesi yakasını bir türlü bırakmıyordu Afyonkarahisar’ın. Detaylara girip de acıları tazelemek istemiyorum. Her şeye ‘Eyvallah’ diyen bir toplum olduk maalesef… Çünkü elden bir şey gelmiyor. Sokakta herkes patlamaya hazır el bombası gibi dolaşıyor. Sanki sabah evden çıkarken ‘Bugün birkaç kişi haşlayayayım’ deyip de kendisini kuruyor.
++++
PROGRAM, PROGRAM DEĞİL, RESMEN GAZETELERİN 3. SAYFASI
Nedenini hemen söyleyeyim sizlere… Öncelikle gündüz kuşağında her gün yayınlayan kadına yönelik programlar… Program, program değil, resmen gazetelerin 3. Sayfası; kavgalar, küslükler, barışmalar, ayrılıklar, yıllar sonra buluşmalar… Dram dram üstüne… Ne ararsanız var programlarda… Hiç beklemediğiniz konular bile işlenir hale gelmiş durumda… Neyse ki evlenme programlarını kaldırdılar da, biraz olsun toplum rahatladı.
Gündüz kuşağında biri bitmeden diğeri başlıyor bu programların… Yıllık izin zamanımda bir bakayım dedim, kafayı yememek mümkün değil. Ama yıllar sonra hiç tanımadığı ailesine kavuşanları da görünce içim parçalandı. Lakin sadece bu kavuşmalara değil genele bakmak lazım diye düşünüyorum.
++++
DİZİLER ŞİDDET SARMALINDA VE İNSANLARI OLUMSUZ ETKİLİYOR
İkinci bir husus… Şiddet sarmalına düşüren dizilerin artması… Mafya dizileri başı çekti elbette… Sonrasında birbirini kovalayan entrikalı diziler yine silaha özendirdi. Kılıçların kullanıldığı tarihi dizilerden esinlenip de sokağa çıkanları da görmedik değil hani… Nedir bu özentilik? Nereye gittiğini bilmediğimiz bir özentilik sarmalı içinde kaybolup gidiyoruz adeta… 70 yaşına gelmiş sokaktaki dedemin cep telefonunda oyun oynaması masum geliyor elbette ama sokağa çıkanların belindeki silahlarda da masumiyet arayamayız.
++++
HAYIRDIR? SAVAŞ MI ÇIKTI KARDEŞ?
Gelelim konumuzun en can alıcı, yaralayıcı ve acı içinde düşündüren olayına… Şöyle düşünelim. Herhangi bir vatandaş evinden çıkıyor. Durakta dolmuşa biniyor. Bir de ne görsün? İnsanları yani can taşıyan, canları kendisine emanet edilmiş şoförün dibinde pompalı tüfek. Hayırdır? Savaş mı çıktı kardeş? Veya pompalı taşıyacak kadar ne yaşadın sen mutlu insanların yer aldığı Afyonkarahisar’da? Sessiz gün demiştim hafta sonuna. O gün işte Pazar’dı. Gazete bitmek üzere iken bir haber geldi ve arkadaşlarımız hemen olay yerine gittiler. Şehir içi yolcu taşımacılığı yapan iki dolmuş şoförü sopa, silah ve bıçaklarla birbirine saldırmış. Birisi darp ile yaralanmış, diğeri pompalı tüfekle bacağından yaralanmış. Ve şimdi ağır yaralı…
++++
DERS ALMADIK MI HİÇBİRİNDEN?
Bu ne sorumsuzluk? Bu ne biçim düşüncesizlik? Can taşıdığın dolmuşta pompalı tüfek taşımak nedir? Senin derdin ve kinin ne? Bu hale gelecek kadar ne yaşadın sen? Hadi kendi canını geçtik diyeceğim ama onu da geçemeyiz. Senin de yaşam hakkın var, dolmuşta taşıdığın insanların da…
Yetmedi mi yaşananlar? Ders almadık mı hiçbirinden? Kadın cinayetleri derken şimdi de bu vakalar mı türeyecek?
Askerimiz ve polisimiz daha ne yapsın? Her gün türlü türlü suçtan binlerce kişiyi yakalamak için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Şehrimizin güvenliği için gece gündüz mesai yapıyorlar. FETÖ’sü bir ayrı, uyuşturucu belası bir ayrı, hırsızı, kaçakçısı bitmek bilmiyor.
Toplum olarak EĞİTİM, EĞİTİM, EĞİTİM dedik kardeşim. ‘Bir toplumu yok etmek istiyorsan, o toplumun eğitimine dinamit koyacaksın’ demişler. İşte tam da bu yüzden EĞİTİM’e önem vermeliyiz. Evde, sokakta, işte ve her yerde… Sen, ben, o değil artık… Toplum olarak BİZ BİZ ve BİZ demeliyiz. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Herkesi bu topluma kazandırmalıyız. Geçmişe takılmadan herkesi bir olmaya, toplumun bir parçası yapmaya gayret göstermeliyiz.
Sokağa çıkan insanları bir gözleyin. Kimsenin kimseye tahammülü kalmamış. Sevgi ve saygı zaten bitmişti de, nereye gittiğimizi bilmeden sürüklendiğimiz bu bataklıktan çıkmalıyız artık. ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ dersen 999. senede sana gelmeyeceğini nereden biliyorsun? Başımızı öne eğip, düşünmeliyiz. Ben nerede yanlış yapıyorum? Biz nerede yanlış yaptık? demeliyiz. Belki o zaman gerçekleri görebiliriz ve sağduyuyu geliştirebiliriz.
Sevgiyle kalın… Umutla kalın…