İnsanoğlunun kaderinde vardır doğmak, büyümek ve yaşlanmak…
Kısaca bu hayatta YAŞAMAK…
Yaşamak dedim, çünkü yaşam hakkı elinden alınan binlerce insan var birçok ülkede, binlerce çocuk hatta binlerce bebek… Bu ülkelerden bir tanesi ve şu anda en önemlisi Filistin…
Filistin, yıllardır sürdürdüğü mücadelesinde İsrail karşısında her gün kayıp vermeye, binlerce canını kaybetmeye maalesef devam ediyor. İzlerken bile insanın içinin kıyıldığı görüntüler, yürekleri parçalarken, onlara dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. İsrail saldırılarını artırırken, paylaşılan bültenlerde ölü sayısı günlük 50’nin altına düşmüyor.
++++
ÇOCUKLAR VE BEBEKLER…
Hal böyle iken gözden kaçan detayı sizlere anlatmak istiyorum. Çocuklar ve bebekler… Henüz hayata yeni merhaba diyen küçük canlar ve akranları sokaklarda oynarken bombaların gölgesinde anne-babasının kucağında adeta ölümü bekleyen çocuklar… Büyümeden bir nesil yok oluyor, bir ülkenin geleceği yok oluyor. Filistin’de bir çocuk öldüğünde, sadece bir beden toprağa verilmiyor. Aynı zamanda bir ulusun hafızası, bir annenin umudu da gömülüyor. Ve bu ölümler, savaşın değil; insanlığın çöküşünün kanıtı haline geliyor. Çocuk değil bebeklerin üzerine bombalar yağıyor. En savunmasız ve en masum zamanında olan bebekler, henüz anne babasını tanımadan bombalarla tanışıyor.
++++
OKULA DEĞİL, ÖLÜME GİDİYOR ÇOCUKLAR
Filistin… Bir zamanlar zeytin ağaçlarının gölgesinde büyüyen çocukların şimdi sığınakların karanlığında hayatta kalmaya çalıştığı bir toprak. Günümüzün en uzun ve en yıkıcı çatışmalarından biri hâlâ devam ederken, savaşın en ağır bedelini ise çocuklar ödüyor. Her gün, dünyanın birçok yerinde sabah okula gitmek, öğleden sonra oyun oynamak çocuklukla özdeşleşmiş sıradan anılırken, Filistin’de çocuklar sabahları siren sesleriyle uyanıyor, öğleden sonraları enkaz altından çıkarılan bedenlerle tanışıyor. Ne oyunları var ne de güvenli bir okul yolları. Çünkü Filistin’de çocuk olmak, yalnızca çocuk olmak anlamına gelmiyor artık. Hayatta kalmak için çocuk yaşta büyümek, korkuyla baş etmeyi öğrenmek ve bir bombanın nereden geleceğini hesaplayarak yaşamak demek. Yıllardır süren abluka, askeri saldırılar ve sürekli artan şiddet ortamı, binlerce çocuğun hayatını kaybetmesine, sakat kalmasına veya psikolojik travma yaşamasına neden oldu. Her bomba, yalnızca bir binayı değil, bir hayali de yerle bir ediyor. O çocuk, doktor olmak isterdi belki. Belki öğretmen. Ama artık bir daha asla konuşamayacak.
++++
SESİ KESİLMİŞ NİNNİLER VAR ORADA
Bu sessizlik, aslında dünyanın sessizliği. Uluslararası kamuoyu çoğu zaman rakamlarla konuşuyor: “X sayıda ölü, Y kadar yaralı…” Ama bu rakamlar, geride kalanların içindeki eksikliği, yokluğu, sesi kesilmiş ninnileri, yarım kalan hikâyeleri anlatamıyor. Artık sorulması gereken soru şu: Dünya daha kaç çocuğun gözünü yummasına sessiz kalacak? Filistin’de bir çocuğun canı, başka bir yerdeki çocuktan daha mı az değerli? Vicdanın, coğrafyası olur mu? Barış sadece masalarda değil, halkların kalplerinde yeşerir. Ve hiçbir çocuk, hiçbir yerde, hangi inançtan, milletten ya da kökenden olursa olsun; savaşın hedefi olmayı hak etmez. Filistin’deki çocuklar oyun oynamayı değil, hayatta kalmayı öğreniyor. Ve bu, insanlık adına utanç verici bir tablo.
++++
YÜREĞİM KANIYOR, OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE
Rahmetli Yusuf Hayaloğlu’nun dizeleri geliyor hep aklıma…
Sakin göllerin kuğusuyduk,
Salınarak suyun yanağında.
Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin.
Sonumuzun adım-adım
Yaklaştığını görürdük…
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim kanıyor…
Olmasaydı sonumuz böyle!..
Tüm dünya adına barışın, kardeşliğin, dostluğun, sevginin ve huzurun hüküm sürdüğü günlerde buluşmak dileğiyle…
Sevgiyle kalın… Umutla kalın…