Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selim Bakal
Selim Bakal

TRUMP GEMİLERİ YAKTI MI?

Ticaret Savaşları

ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk döneminde, küresel ticaretin merkezinde yer alan ABD-Çin ilişkileri sert bir dönüşüm yaşadı. Özellikle 2018’den itibaren atılan adımlar, sadece iki ülkeyi değil, tüm dünya ekonomisini etkileyen bir ticaret savaşına dönüştü. Trump’ın gümrük vergisi politikaları, ekonomik milliyetçilikle küresel serbest ticaret arasındaki gerilimin en somut örneklerinden biri oldu. Bu yazıda, Trump’ın bu kararlarının arka planını, ticaret savaşının dünyaya etkilerini ve Türkiye özelindeki yansımaları inceleyeceğiz.

Trump Neden Gümrük Vergisi Artışına Gitti?

Donald Trump, seçim kampanyası döneminden itibaren “Önce Amerika” (America First) söylemini ekonomi politikasının merkezine koydu. Bu yaklaşım, özellikle Çin’in son 20 yılda hızlı yükselişini ABD için ekonomik bir tehdit olarak görüyordu. Trump’a göre Çin, Amerikan şirketlerinden fikri mülkiyet çalıyor, devlet destekli üretimiyle haksız rekabet yaratıyor ve ABD’nin dış ticaret açığını büyütüyordu.

Bu gerekçelerle Trump, özellikle Çin menşeli ürünlere milyarlarca dolarlık ek gümrük vergileri uygulamaya başladı. Çin de buna misilleme olarak ABD ürünlerine benzer şekilde vergi koydu. Böylece iki ülke arasında adım adım yükselen bir ekonomik gerilim süreci başladı.

Bu Bir Ticaret Savaşı mı?

Evet, yaşananlar ekonomi literatüründe net bir şekilde “ticaret savaşı” olarak tanımlanıyor. Ticaret savaşları, ülkelerin karşılıklı olarak gümrük vergilerini artırarak birbirlerinin mallarını daha az rekabetçi hale getirmesini ifade eder. Bu savaşta kazanan neredeyse hiç yoktur; çünkü fiyatlar yükselir, ticaret hacmi düşer ve belirsizlik yatırımcıları tedirgin eder.

ABD ile Çin arasındaki bu savaşta sadece iki ülke değil, küresel değer zincirlerine dahil olan tüm ülkeler olumsuz etkileniyor. Özellikle teknoloji, tarım, otomotiv ve elektronik sektörleri bu gerginlikten doğrudan zarar gördü.

Dünya Piyasalarına Etkisi

Ticaret savaşının dünya ekonomisine en temel etkisi, belirsizlik ortamı yaratması oldu. Küresel borsalar zaman zaman ciddi dalgalanmalar yaşadı. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, küresel büyüme tahminlerini bu süreçte defalarca revize etti. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde yatırımcı güveni sarsıldı.

Ayrıca üretim zincirlerinin büyük bölümü Çin’e bağlı olduğundan, ABD’nin bu ülkeye karşı aldığı önlemler, maliyetleri artırdı ve ürün tedarikinde aksamalara neden oldu. Bu durum, pandemiyle birlikte daha da derinleşti.

Türkiye Bu Süreçten Nasıl Etkilenir?

ABD-Çin ticaret savaşı, kısa vadede dünya ekonomisinde belirsizlik yarattı, uzun vadede ise tedarik zincirlerinde yeniden yapılanmalara neden oldu. Türkiye, bu dönüşümün tam ortasında yer alan ülkelerden biri. Önümüzdeki süreçte bu ticaret geriliminin seyri, Türkiye’nin dış ticaret yapısını doğrudan etkilemeye devam edecek.

ABD’nin Çin’e yönelik korumacı adımları, küresel firmaları alternatif üretim ve tedarik merkezleri aramaya yöneltiyor. Bu kapsamda Türkiye, lojistik konumu, güçlü sanayi altyapısı ve Avrupa ile olan Gümrük Birliği avantajı sayesinde öne çıkabilir. Özellikle tekstil, otomotiv yan sanayi, beyaz eşya ve elektronik üretiminde Türkiye’nin “Çin’e alternatif” ülke konumunu güçlendirmesi mümkün.

Ancak bu fırsatlar kadar riskler de mevcut. Çin’in ihracatında yaşadığı sıkışmayı Türkiye gibi pazarlara yönlendirerek aşma çabası, bazı sektörlerde rekabeti artırabilir. Ayrıca, küresel ekonomideki yavaşlama ve ticaret gerilimlerinin yatırımları baskılaması, Türkiye’nin ihracat büyümesini zorlaştırabilir.

Bu bağlamda, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde çok yönlü bir strateji izlemesi gerekiyor: Hem dış pazarlarda çeşitlilik sağlanmalı hem de yüksek katma değerli üretime geçiş hızlandırılmalı. Ticaret savaşları, yalnızca tehdit değil; aynı zamanda yapısal dönüşüm fırsatları da sunuyor.

Türk Siyasetinin Yaklaşımı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde AK Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamada, küresel ekonomideki dalgalanmalara dikkat çekerek, “Bir kasırga geliyor ama Türkiye bu süreci yumuşak geçirecek” ifadelerini kullandı. Bu sözler, ticaret savaşları ve küresel belirsizliklerin Türk ekonomisi üzerindeki olası etkilerine karşı bir hazırlık mesajı niteliğindeydi.

Erdoğan’ın bu açıklaması, hükümetin küresel ticaret gerilimlerinin yaratacağı riskleri önceden görerek, ekonomiyi dirençli tutma yönünde adımlar atacağına işaret ediyor. Özellikle üretim altyapısının güçlendirilmesi, ihracat pazarlarının çeşitlendirilmesi ve sanayinin rekabetçiliğinin artırılması bu kapsamda ön plana çıkıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de son dönemde yaptığı açıklamalarda küresel ekonomik türbülanslara karşı “rasyonel zeminde ilerleyen ekonomi programının” önemine vurgu yaptı. Şimşek’e göre, Türkiye’nin uyguladığı dezenflasyon politikası ve dış finansmana erişim stratejisi, küresel şoklara karşı dayanıklılığı artıracak.

Bakan Şimşek, ayrıca Türkiye’nin yatırım ortamını güçlendirmek için yapısal reformlara devam edeceğini ve ülkenin tedarik zincirlerinde güvenilir bir aktör haline gelmesi için çalışıldığını belirtti. Bu da Türkiye’nin yalnızca ekonomik türbülanslara karşı savunma değil, aynı zamanda fırsatları değerlendirme hedefiyle ilerlediğini gösteriyor.

 

Sonuç

Trump döneminde başlayan ve hâlen etkileri süren ABD-Çin ticaret savaşı, sadece iki ülke arasındaki ekonomik çekişmeden ibaret değil. Bu süreç, küresel ekonomi sisteminin nasıl kırılgan hale geldiğini ve korumacı politikaların tüm dünyayı nasıl etkileyebileceğini gözler önüne serdi.

Türkiye, bu denklemde hem risklerle karşı karşıya kalıyor hem de fırsatlar yakalayabilir. Ancak bu, ancak stratejik bir dış ticaret ve sanayi politikasıyla mümkün olabilir. Önümüzdeki dönemde ABD-Çin ilişkilerinin seyri, tüm dünya gibi Türkiye’nin de ekonomik gündemini belirlemeye devam edecek gibi görünüyor.

 

 

Verified by MonsterInsights