14 Mart Tıp Bayramı özbeöz Türk hekimlerinin bayramı. 14 Mart 1927 de II. Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet’in girişimiyle ilk Tıphane-i Amire ve Cerahhane-i Amire kurulmasıyla modern tıp eğitimine geçilmiştir. 14 Mart 1919 da İstanbul işgal altındadır. O gün de Tıp Bayramı yapılır ve tıp mesleğini “yurt savunma mesleği” olarak kabul ederler…
Her zaman ve her şartta “can” için ettikleri yemine sadık kalarak gece demez, gündüz demez çalışır dururlar… Kadere inanırız da, ölüme çareyi onlardan bekleriz. Halk efsanelerimizde “ölüm iksiri” ni Lokman Hekime buldururuz, köprüden geçerken düşürtürüz, o gün, bugün arar dururuz “iksiri”. “her canlı ölümü tadacaktır” inancını taşırız. Onun için Allah’ın emriyle Cebrail tarafından “iksiri”n yok edildiğini efsanelere söyletiriz…
Yine bir efsaneye göre Davut, Lokmana bir koyunu kestirir. Hayvanın en değerli iki parçasını kendisine getirmesini söyler. Lokman dil ve yüreği alır getirir. En kötü iki parçayı isteyince de yine; dil ve yürek gelir! Niye ikisinin de aynı parçalar olduğu sorulunca, Lokman Hekim “İyilik için kullanıldığında yürek ve dilden daha iyi bir şey yok. Kötülük için de kullanıldığında yürek ve dilden daha kötüsü yok.”
En büyük varlığımız “can sağlığı”nı bizlere sağlayan doktorlara bir hastanın yazdığı şu dörtlüğü armağan etsem, az saymazlar inşallah. Afyon halkı “azımızı çoğa say” sözü gibi. Yaptıkları işi çokla ifade etmek mümkün değil…
“Hipokrat yeminin meslek şiarın
Ona bağlı kalmak hep iftiharın
Meslek aşkı, sönmez gönül diyarın
Şükran sevgi, saygı; sana doktorum.”
Başbakanlarımızdan biri Van ‘da Tıp Bayramı’na katılıyor. Sağlık çalışanlarının özlük haklarını iyileştireceklerini söylüyor ve emekli aylıklarını arttıracaklarını ifade ediyor, arkasından doktorların 67 yılda emekli olacaklarını müjdeliyor! Riskli mesleklere” kıdem” verilir. Türkiye de doktorluktan daha riskli meslek var mı?
Bir hasta özel muayene için gider doktora. Doktor muayeneyi bitirir, ücretinin şu kadar olduğunu söyler. Ücreti duyunca hastanın gözleri fal taşı gibi açılır ve:
—– iki tıktık, beş dakika ne ala!
Deyince doktor:
—– Senin beş dakikanın yanına bir de kırk beş yıl koy!
Sayın doktor arkadaşlarımız ve sevgili sağlık çalışanları, sizlerin gösterdiği emeğe değer biçilemez. Şunu da unutmayınız ki, büyük önder Atatürk: “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” diyerek sizlere güveni, saygıyı, sevgiyi ifade etmiştir.
İnsan sevince bedel beklemez…Tıp Bayramınızı kutlar, hep mutlu olmanızı dilerim.