Arı Kovanına Sokulan Çomak (!)
Ne bir eleştiri ne bir övgü. Sadece tam olarak bir bakış. Son birkaç yıldır izlediğim en iyi Türk filmi “Kurak Günler”… Genç bir savcının taşrada atandığı bölgede yaşadığı kaosu anlatan film bence ülke sinemamızda çıkan en cesur filmlerden biri. Selahattin Paşalı ve Ekin Koç’un başrolleri paylaştığı filmde özellikle küçük büyük fark etmeksizin ülkenin her yerine sirayet eden siyasi yapılanma, bürokrasi, adam kayırma, diktatörlük ve gözleri kör edilip manipülasyonlar ile başlarındaki iktidara müptela haline getirilmiş bir halk-millet-. Bu taşra kasabasında yaşananlar ile yönetmen Emin Alper küçük bir Türkiye tablosu çiziyor. Suyu ve susuzluğu başrole yerleştiren yönetmen, halkın ihtiyaçlarını karşılamak yerine onları çaresizliğe ve minimuma mahkum eden yönetimlerin ellerindeki her şeyi nasıl silaha çevirdiklerini de iyi anlatıyor. Obruklarla içten içe çöken bir şehir gibi halk da, bu kasabanın zihniyeti de çözüm aramak yerine saplandıkları balçıkla içten içe çöküyor. Emin Alper tüm bu alegorilerini ve metaforlarını oldukça yetkin kullanıyor.
Alegoriler… Düş’ler ve Düşünmeler
Film Yanıklar adlı bir kasabada Hakim ve Savcı karakteri ile bir obruğun başında başlıyor. Evet yine taşra filmi ancak bir dönem furya haline gelmiş taşranın görüntü estetiğini ve fotografik uzamını merkezde dert edinen bir film değil. Genç ve ideailst taşraya yeni atanmış bir savcı Emre. Bölgenin yasa koyucuları obruğun başında beklemekte. Hikayeyi bu başlangıçla ele alacağını düşündüğümüz yönetmen öyle bir yol izlemiyor. Yan karakterleriyle ve ele aldığı yan olaylarla seyirciyi elde tutuyor, son dakikasına kadar gerilimi ve aksiyonu elinden bırakmıyor. Filmin başında yerli halkın bir domuzu kovaladıklarını görüyoruz ve tüfeklerle sağa sola ateş ederek ilerleyen bu kalabalık kendilerinden olmayan domuzu bir ötekiyi bir “şamata” ile etkisiz hale getiriyor. Kendilerinden olmayanı… Emre domuz avının kasabanın ortasında gerçekleşen sonucuna hukuki bir cevap ister ve sorumlulara yakalama kararı çıkartır. Ancak kasabanın yeni savcısını ziyarete gelen Şahin (avukat ve belediye başkanının oğlu) Kemal ( dişçi ) haklarında yakalama kararı çıkarılmış olduğunu ziyaret esnasında öğrenir. Olayı hukuki düzleminin dışında ele alan ikili için yaşanan olay eğlenceden ibarettir, fakat Emre için aynı durum geçerli değildir. Belediye Başkanı Emre’yi evine davet etmiş bir masa hazırlanmıştır. Filmin bu yürütücü sahnesi bizler için çok önemli. Oğlunun başlarını çektiği domuz avı için “bizim buraların hır gürü çoktur”, ”millete eğlence lazım” diyerek şiddeti normalleştirme yoluna gider. Aniden işi çıkan ve masadan kalkan belediye başkanının ardından oğlu şahin ve ardından onlara eşlik edecek Kemal ve saz ekibi kalmıştır geriye. Boğma rakı diyerek ikram edilen içki Emre’ye ağır gelmiştir. Şahin Emre’ye “Sizi bir şehirlilikten çıkartalım ava götürelim bir sertleştirelim. “ şeklinde eril bir tahakkümle erkekliğin ve sertliğin aslında onlar için ne anlam ifade ettiğini gösterir. Bir avukat ve belediye başkanının oğlu olarak Şahin’in Yanıklar hayatı fuhuş, uyuşturucu, kaçak alkol, yasa dışı avlanma vb. gibi hukuk tanımaz halleri tanıdık gelmiştir diye düşünüyorum izleyenlere… Korku yoktur çünkü ne de olsa bölge iktidarına sahip kişinin en yakınıdır.
Sona Gelirken…
Emre yaşadığı olayların belirsizlikleri ve Murat arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Bir kasaba düşünün büyük olmayan ama aynı zamanda sanki milyonların yaşadığı bir kasaba o kasabaya girince şahit olduklarınız size hiç yabancı gelmeyecektir. Kurak Günler’de belki de biz de Yanıkların birer sakiniyiz ?