Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selim Bakal
Selim Bakal

İsrail ile İran Arasındaki Gerilim ve Tarihsel Arka Plan

 

İran ve İsrail arasındaki gerilim, 1979’da başlayan İran İslam Devrimi ile doğrudan bağlantılıdır. Devrim sonrasında İran, ABD destekli Şah Reza Pehlevi’nin yerine, mollaların yönettiği bir teokratik cumhuriyet haline gelmiş ve Batı ile olan ilişkilerini koparmıştır. İran, Batı’ya karşı sert bir tutum alarak, İsrail’i de bölgedeki bir tehdit olarak görmeye başlamıştır. İran liderliği, İsrail’i “Siyonist rejim” olarak tanımlamış ve İsrail’in varlığını kabul etmemiştir.

Ancak, gerilimler yalnızca ideolojik bir çerçevede kalmamış, ekonomik, askeri ve diplomatik çatışmalara dönüşmüştür. Özellikle İran’ın nükleer programı, İsrail için büyük bir tehdit olarak algılanmakta ve bu tehdit, her geçen yıl daha da derinleşmektedir.

Nükleer Program ve Saldırılar

İran’ın nükleer programı, hem bölgesel hem de küresel güçler tarafından ciddi bir tehdit olarak görülmektedir. İran, barışçıl amaçlarla nükleer enerji geliştirdiğini iddia etse de, özellikle İsrail, bu programın askeri amaçlar taşıdığından endişe duymaktadır. İsrail, İran’ın nükleer silah edinmesi durumunda bu silahların İsrail’e karşı kullanılabileceğini savunarak, bu programı engellemeye çalışmaktadır.

Bu tehdit, 2000’lerin başında İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik siber saldırılar düzenlemesine ve hatta bazı nükleer bilim insanlarını hedef almasına yol açmıştır. İsrail’in bu saldırıları, İran’ın nükleer ilerlemesini yavaşlatmaya yönelik bir strateji olarak değerlendirilmektedir.

İran ise karşılık olarak, İsrail’in saldırılarına misilleme yapmakla tehdit etmiş ve bölgedeki müttefikleri aracılığıyla İsrail’e karşı düşük yoğunluklu bir savaş başlatmıştır. Hizbullah gibi gruplar, İran’ın desteğiyle İsrail’e karşı operasyonlar düzenlemeye başlamıştır.

Füzeler Havada: İsrail’in Saldırıları ve İran’ın Yanıtı

Günlerdir, İsrail ve İran arasında füze saldırıları devam etmekte. Bu saldırılar, yalnızca bölgedeki gerilimi tırmandırmakla kalmayıp, her iki ülkenin de doğrudan askeri müdahalesine dönüştü. Gerilimin patlak vermesinin arkasındaki sebeplerin başında, İsrail’in İran’a yönelik düzenlediği hava saldırıları ve siber saldırılar yer almaktadır. Özellikle, İsrail, İran’ın nükleer programını sabote etmek amacıyla bazı önemli hedeflere, özellikle bilim insanlarına ve stratejik tesislere operasyonlar gerçekleştirdi.

Bu saldırılar, İran’da büyük bir öfkeye yol açtı. İsrail’in son saldırılarında, İran’ın önde gelen askeri ve bilimsel isimlerinin hayatını kaybettiği bildirildi. Bu durum, İran hükümetinin sert bir şekilde yanıt vermesine neden oldu. İran, İsrail’in bu eylemlerini “savaş suçları” olarak nitelendirerek, uluslararası camiaya şikayet etti ve askeri yanıt verme kararı aldı.

İran, İsrail’e füze saldırılarıyla karşılık verdi. İran’ın en son füze saldırılarında, İsrail’in stratejik askeri üsleri ve hava savunma sistemleri hedef alındı. İsrail, füze saldırılarına karşılık olarak savunma sistemlerini devreye soktu ve bazı füze saldırılarını etkisiz hale getirdi. Ancak, İran’ın füze saldırıları büyük hasara yol açtı ve bölgedeki tansiyonu daha da artırdı.

İran’ın saldırıları, İsrail’in bu tarz operasyonlara yönelik haklı gerekçelerinin olduğunu öne sürerek, bölgesel güvenlik stratejilerini savunduğunu belirtti. İranlı yetkililer, bu saldırıları, İsrail’in saldırılarına misilleme ve bölgedeki “Siyonist” tehditlere karşı bir savunma olarak nitelendirmekte.

Karşılıklı Tehditler ve Savaş Retorikleri

İran ve İsrail arasındaki tehditler giderek daha sertleşti. İsrail, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek için her türlü seçeneği değerlendirdiğini defalarca dile getirdi. İsrail Savunma Bakanı ve Başbakanı, İran’a karşı askeri müdahale seçeneklerinin her zaman masada olduğunu belirtmişlerdi. İran ise karşılık olarak, İsrail’in bölgedeki varlığını tehdit olarak kabul etmekte ve “Tel Aviv’i yerle bir etmek” gibi tehditlerde bulunmakta.

Bu karşılıklı tehditler, sadece iki ülke arasındaki gerilimi artırmakla kalmamış, aynı zamanda bölgedeki istikrarsızlığı da derinleştirmiştir. İran, İsrail’e karşı vekalet savaşları yürütürken, İsrail de İran’a karşı sert askeri önlemler almaktan çekinmemektedir.

Olası Sonuçlar ve Gelişmeler

İran ile İsrail arasındaki gerilimlerin devam etmesi, Orta Doğu’daki istikrarsızlığı daha da derinleştirebilir. Bölgede, daha fazla vekalet savaşları, siber saldırılar ve sınırlı askeri operasyonlar yaşanması olasıdır. Ancak, doğrudan büyük ölçekli bir savaşın patlak vermesi, bölgedeki diğer aktörlerin ve küresel güçlerin dahil olmasıyla çok daha karmaşık hale gelebilir.

Öte yandan, diplomatik çözümler ve müzakereler de mümkündür. İran’ın nükleer programı üzerine yapılacak olası bir anlaşma, gerilimleri bir süreliğine yatıştırabilir. Ancak, bölgedeki denge dinamikleri göz önüne alındığında, bu gerilimin tamamen son bulması pek olası görünmemekte.

***

Sonuç olarak, İsrail ile İran arasındaki gerilim, sadece iki ülkenin ilişkilerinden ibaret değildir; bu çatışma, bölgesel ve küresel güçlerin çıkarlarını doğrudan etkilemektedir. Gerilimin devamı, Orta Doğu’da daha fazla istikrarsızlığa yol açarken, aynı zamanda dünya genelinde de büyük bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Uluslararası toplumun bu soruna çözüm bulabilmesi, yalnızca bölgedeki barışı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda küresel güvenliği de koruyacaktır.

 

Verified by MonsterInsights