Sahte diploma, Türkiye’de bürokratik düzeni sanki felç etti son günlerde…
Kime inanacaksın, kime güveneceksin Arap saçına dönmüş durumda; ayrıştıracak babayiğit aranıyor, bulunamıyor sanki. O zaman ne halleri varsa görsün değip, olduğu yerde dokunulmadan kalacak sanki! Geçmiş yıllarda üniversite sınavlarında, polis okulu sınavlarında, askeri okul sınavlarında sorular çalındı ve öğrencilere verildi, sınav öncesi denilmişti; FETÖ Terör örgütü yaptı denildi!…
Soruların sınav öncesi verilmesi ayrı bir skandaldı. Şimdi de “Sahte diploma” rezaleti gündemden düşmüyor son günlerde. Hani bir söz vardır: Beni bir kere aldattığında sana yazıklar olsun, ikinci kez aldatıyorsan, bana yazıklar olsun!… Allah, üçüncü, dördüncüsünden korusun deyip, düşündüklerimizi anlatmaya devam edelim…
Sokakta, domates, patlıcan satan satıcıları çok gerilerde kalmış. Sokak satıcılarını şöyle veya böyle belediyenin zabıtaları denetler, ceza yazma konusunda da satıcıların gözünün yaşına bakmazlar. Sahte evrak düzenleyenler “Dokunulmazlık zırhı” ile büyümüşler, büyümüşler, bugünlere gelmişler….
Neler yapmışlar derseniz?
Sahte lise diploması
Sahte lisans
Yüksek lisans
Sahte ehliyet belgesi düzenlemek
Direksiyon notu değiştirme
400’e yakın akademik personelin usulsüz atandığı basında durmadan yazıldı durdu…
İsim var mı? diyecek olursanız, yığınla… Mahkeme karar vermeden açıklamak bize düşmez. Mahkemenin karar verdiği, benim içinde çok ilginç gelen, Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu. (Padişah soyundan gelen) Ne yapmış:
“İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu gibi gösterilmiş. Gerçek kayıt yok, kendi GSM hattından mezuniyet soruları yapmış, hakkında Tefrik kararı var. (Bir kişinin mahkeme kararıyla özgürlüğünden yoksun bırakma.)
Hani, Köroğlu “Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” der ya, internet icat oldu “Ahlak” bozuldu desek eksik olmaz.
Hele bir de E- imzaya erişilmiş ki, felaket! Nüfus Cüzdanı gibi çok özel.
Hak, hukuk, Adalet!… Adalet gelin olalı yıllar olmuş!…
Burada üniversiteye yeni girmişim. Üniversite ve yurt kantininde çok iri yarı, bizden yaşlı bir abi kantinlerden hiç çıkmaz idi. Sonra öğrendim adı: “Turşu Kemal” imiş. Dört yıllık Ziraat Fakültesi’nden yedi yıl olmuş kayıt olalı, daha mezun olamamış!… Yurt baskınlarında, oda baskınlarında en önde o.
Gel zaman git zaman bizimle mezun oldu.
Günlerce arkadaşları onun mezuniyetini kutladılar…
Arkadaşları, “Şimdi nasıl Ziraat Mühendisliği yapacaksın?” sorduklarında, sor bana mühendislikle ilgili soru dermiş.
Arkadaşları soruyu sorduklarında eksiksiz cevaplar, sonrada, “Benim ki, üç dikiş” der, sağlam dikiş diye cevap verirmiş.
Üniversite, mezuniyet töreni yaptı. Diplomasını alan herkes bol alkış aldı. En uzun ve en çok “Turşu kemal” almıştı.
Tören sonrası herkesi Erzurum’un “Atatürk Caddesi’ne” davet etti.
Heykelin önünde hemen hemen tüm üniversite gelmişti. Turşu Kemal, cebinden çıkardığı ipin ucunda bir kağıdı arkasından sürüklemeye başladı.
En sevdiği bir arkadaşı:
“Ne yapıyorsun sen?” diye sorduğunda,
“Bu zamana kadar ben onun peşinden koştum, birazda o benim peşimden gelsin!”
En sağlamından üç dikişli diploma. Anasının ak sütü gibi helaldi Kemal’e…
Allah, kul hakkıyla gelmeyin karşıma, affetmeyeceğim tek suç kul hakkı der.
HER ŞEYİN HELALİNİ VER Allah’ım.
Mutlu kalınız…
YORUMLAR