Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Akarçay
Murat Akarçay

BU ÜLKEYİ KESİNLİKLE SEVİYORSANIZ; BU YAZIYI MUTLAKA OKURSUNUZ…

HAYDİ BAŞLAYALIM…

İki kere İki Dört. Bir insanın verdiği bir değerin adı isterse siyasi düşünce, siyasi bir dava, siyasi bir lider, bir spor kulübü ya da bir felsefe olsun hiç fark etmez. Değer verdiğin bir şeyi körü körüne tutmak ve sevmek değildir işin adı soyadı. Ya peki nedir?

TANIMAKTIR VERDİĞİN DEĞERİ.

O değerin tarihçesini bilmek, temelini bilmek, amacını ve özünü bilerek hissetmek kısaca onu kendisi gibi olmasa da olabildiğince tanımak için çabalamaktır. Araştırmaktır kısaca ve daha fazla tanımak için analiz etmektir. Verdiğin o değerle ilgili ne kadar bilgi, doküman varsa göz atmaktır, geliştirmektir verdiğin değerin önemini.  Bakıyorum da bugünün yüzde 70 e yakın gençlerinde de durum aynı. Bir değerin peşinde bilmeden boşu boşuna yol almaya devam ediyorlar.

ORTA YAŞ VE ÜSTÜNE BAKIYORUZ

Sadece gençler de değil bugün belli yaşta olan birçok insanda da bunu gözlemliyorum. Mesela bir düşünce ya da fikri eleştirmeye hiç tahammül edemeyen ve eleştirdiğinde kızılca kıyametleri kopartan orta yaş ve üstü bir kesim var hala toplumda. Özellikle siyaset tartışırken, fikirleri aynı olmadığı için gerektiğinde ağır konuşan ve yıllarca küs kalan akrabalar, kardeşler, arkadaşlar türedi toplumda.

BİR DÖNEMİN BİLGİLİ TOPLUMU GİTTİ.

Bizde ne yazık ki hızla gelişen internet teknolojisi ve korkunç düzeye ulaşan sosyal medya kullanımı ile birlikte toplumsal körelme başladı. İnternet istenildiğinde doğru bilgiyi ulaştıran bir imkân olmasına rağmen yalan ve yanlış bilgileri de gözler önüne serebilen son derece zararlı bir teknoloji oldu ne yazık ki. Sonra ne oldu. Bir dönemin bilgili toplumu gitti; sözde bilgili aslında bilgisiz bir toplum ortaya çıkmaya başladı. Öte yanda, A-Sosyal gençliğin sayısı da git gide artışa geçti.

HATA GELİŞEN TEKNOLOJİDEMİ?

Hata gelişen teknolojide değil. Zaten Dünya ile birlikte eş zamanlı yüksek teknolojiyi yakalamayı çok iyi bilen bir Ülkenin Vatandaşlarıyız. Çünkü küresel teknoloji şirketleri için iyi bir pazarız bu konuda. Gelirimizin hatırı sayılır bir kısmını en son teknoloji cep telefonlarına gömme ve sonra boğazımızdan kesme yeteneğine sahip olan ilginç bir yapımız var bir kesimimizde. Ama asıl hata yine de bu değil. Biz neden böyle olduk peki sorusunun tek bir cevabı var! Oda büyük harflerle aşağıda yazıyor.

DİKKAT! CEVAP BU İŞTE …

ÇÜNKÜ BİZ KİTAP VE GÜNLÜK GAZETE OKUMAKTAN AYRICA ARAŞTIRMAKTAN  ÇOKTAN VAZGEÇTİK…  Artık ne yazık ki elimizde telefon, sosyal medya ve oyunları bir tık uzağımızda. Herkes sosyal medyada şöhret olma peşinde. Özel hayatların ahlak ilkeleri sadece beğeni almak ya da bundan para kazanmak için yapılan sınırsız soytarılıklara teslim edilmiş durumda. Kaba kuvvet ve suça meyil konusunda cesaret verici milyonlarca video ve içerikler paylaşım rekorları kırıyor. Boş hatta bomboş, hayata bakışı sadece lay lay olan bir toplum olma yolunda ne varsa fazlasını yapmak için daha fazla uğraş veren bir toplum haline geliyoruz.

BİR NESİL BÖYLE DEĞİLDİ.

1920-1980 nesli eline ne geçerse okudu. “Al Götür Oku Getir” dükkânlarında geçti zamanları. Şimdi 1950 ve 1980 nesli de bıraktı o alışkanlığını.1920-1930-1940 kuşağı olan Dedeleri, Nineleri hatırlayın hepsi bambaşkaydı. Yeni nesil ise test kitaplarından başka bir şey bilmiyor, nefret ediyor, baskı unsuru görüyor, güvenli liman olarak cep telefonu, tablet ve oyunları görüyor ve bir başka boyutta yaşıyor.

BASMAK İÇİN BASILIYOR ARTIK.

Velhasıl hazırlanması bir emek olan mürekkep kokulu kitapları ve matbaa kokusunu duyduğumuz her türlü yayın politikasına sahip olan günlük gazeteleri okuyarak kendi analiz yeteneğimizi çoktan bıraktık. Bu şekilde olunca bugün bu Ülke de kitaplar sadece çıkmak için az sayıda basılıyor. Gazeteler ise satış sayılarının azlığı nedeniyle uzun saatler ve onlarca yüzlerce insanın emeği olmadan bir avuç Basın Emekçisi ve Gazete Sahiplerinin inancı ile sadece basılmak için basılıyor.

10 SANİYELİK VİDEOLARA HAPSOLDUK.

Öte yanda İnternette doğru bilgiyi, doğru kaynaklardan araştırma ve analiz etme yeteneğimiz toplumda büyük bir kesimde kavranamadığı için çoktan hakkın rahmetine kavuştu. Sosyal Medyadan bakmaya doyamadığımız dezenformasyon ve algı türü haberler daha çok işimize yaramaya başladı. Kısaca hayatımızı artık sosyal medyaların 10 saniyelik videoların içerisine çoktan hapsetmeye başladık.

NE ANLATMAK İSTİYORUM PEKİ?

Yazımın sonunda koyu harfler ile aşağıda yazılı paragraflarda bir örnek vererek ne anlatmak istediğimi sizlere ifade etmek istiyorum. Aşağıda koyu harflerle okuyacağınız bilgilerin tümü tanıdık bir Ülkeye ait. O ülkeyi herkes üstün teknolojiyi en üst düzeyde kullanan hatta icat eden Ülke olarak biliyor. Neresi orası tabi ki Japonya. Buyurun okuyun ve yukarıda yazdıklarımın karşılığında aslında ne demek istediğimi yani bugünkü yazdığım bu yazının sonuç ve mesajını anlamaya çalışın lütfen.

“Bugün 125 Milyon insanın yaşadığı Japonya’da, 2025 yılında günlük 72 MİLYON adet GAZETE, bir yılda ise 4 MİLYAR 200 MİLYON adet KİTAP basılıyor. Gazetelerin Yüzde 90 ı abonelik sistemi ile dağılıyor. Abonelerin gazeteleri ev ya da işyerlerinde en geç saat 07.00 de teslim edilmiş oluyor. Bu saati geçen Gazetelerin dağıtıcıları abonelerine Gazeteleri adına özür niteliğinde bir sonraki gün mini bir hediye getiriyor. Bu durum Ülke de bilgi alma hakkına ve toplumsal alışkanlığa saygısızlık olarak nitelendiriliyor.

Japonya da en çok satış tirajlı gazeteler objektif, çoğunlukta özel haber, röportaj, araştırma habercilik yapan ve Japonya’nın gelişimine fikirsel katkı sağlayan gazetelerden oluşuyor. Japon Halkı geri kalan standart anlık aktüel ve sıradan haberleri güvenilir haber web sitelerinden takip ediyor. Bu gazetelerin en büyüğünde sadece 90 bin kişi en küçüğünde 1000 kişi çalışıyor.

Yerel Gazetelerde çalışan sayısı 50-100 arasında değişiyor. Metro, hızlı tren ve otobüs duraklarında ulusal, bölgesel ve yerel olmak üzere sadece 20 Milyon Gazete satılıyor. Japonya da, Tv reklam bütçeleri Gazete reklam bütçelerinin çok çok gerisinde. Gazete ilanları, Tv reklamlarından daha etkili bir tanıtım materyali olarak görülüyor”

Türk Halkı ise günde ortalama 5.5 saatini Televizyon ve Gsm telefonuyla geçirirken yılda sadece toplam 4.5 saat kitap okuyor. Türkiye, Kitap okuma alışkanlığında Dünya da 86. sırada, birbirimize kitap hediye etme noktasında Dünya da 186. Sırada yer alıyor. Türk Halkı nezdinde kitap alma ihtiyaç sırası 235, Gazete 139, cep telefonu alma ihtiyacı 3. Sırada yer alıyor. Bir Japon yılda en az 14 kitap okuyor. Bizdeki rakamı yazmaya gerek görmüyorum zaten az çok bu bilgilere göre tahmin edebilirsiniz. UMARIM NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ŞİMDİ ANLADINIZ.”