Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Selim Bakal
Selim Bakal

Birleşmiş Milletler’den Beyaz Saray’a Uzanan Stratejik Diplomasi

 

Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu geride kalırken, dünya liderlerinin New York’ta attığı diplomatik adımlar, sadece salonlarda değil, perde arkasındaki temaslarda da yankı buldu. Bu yılki zirvenin en dikkat çeken aktörlerinden biri ise tartışmasız Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Ancak Erdoğan’ın sadece Genel Kurul’daki sözleri değil, Amerikan Başkanı Donald Trump ile verdiği kareler ve gerçekleştirdiği temaslar da dünya kamuoyunun dikkatini çekti.

Erdoğan, BM kürsüsünde Gazze’deki insanlık dramını gündeme taşıyarak yalnızca diplomatik bir mesaj vermedi; aynı zamanda elindeki görsellerle gerçekleri dünyanın gözleri önüne serdi. Bu, sadece bir liderin politik çıkışı değil, aynı zamanda uluslararası vicdana yapılmış güçlü bir çağrıydı. Salon alkışlarla yankılandı. Ama asıl stratejik ses, salonun dışında duyuldu.

Genel Kurul sonrasında yapılan en kritik toplantılardan biri, ABD Başkanı Trump’ın öncülüğünde, Ortadoğu’daki Müslüman ülke liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmeydi. U şeklindeki masada en dikkat çeken oturma düzeni ise Başkan Trump’ın hemen yanındaki koltukta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yer almasıydı. Protokol detayları çoğu zaman semboldür. Ancak bu karede sembolizmin ötesinde bir mesaj vardı: “Bu masada Türkiye, sadece dinlendiği değil, yön verdiği bir aktördür.”

Toplantı sonrasında yapılan açıklamalar da bu izlenimi güçlendirdi. Erdoğan’ın toplantıdan “memnun” ayrıldığını ifade etmesi, diplomatik anlamda pozitif bir atmosferin varlığına işaret etti. Bu atmosfer, Beyaz Saray’daki baş başa görüşmede daha da somutlaştı. Basın mensuplarının önünde Trump’ın Erdoğan hakkında sarf ettiği övgü dolu sözler, geçmişte yaşanan gerilimli anları geride bıraktığını düşündürdü. Trump’ın Erdoğan’a kişisel saygı duyması yeni değil; ancak bu kez dosyalar da masadaydı: Gazze, Suriye, F-35, F-16 ve Boeing uçakları…

Erdoğan-Trump İlişkisi: Soğuk Gerilimden Sıcak İlişkilere

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Donald Trump arasında yıllardır süren inişli çıkışlı bir ilişki var. Ancak bu ilişkinin temelinde karşılıklı liderlik tarzlarına duyulan saygı yattığını söylemek mümkün. Trump, Erdoğan’ı “güçlü lider” olarak tanımlarken, Erdoğan da Trump’ı “sözüne sadık ve doğrudan” bir muhatap olarak görmüş görünüyor. Diplomatik teamüllerden çok lider diplomasisine dayalı bu ilişki biçimi, bazen geleneksel dış politikayı zorlasa da krizleri hızlı çözme potansiyeli taşıyor.

Bu ziyaretle birlikte Erdoğan, hem küresel gündeme damga vurdu hem de ABD ile olan ilişkilerin yeniden yapılandırılması için bir pencere araladı. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının ardından yaşanan güvensizlik ortamı, bu ziyarette yerini daha yapıcı bir tona bıraktı. F-16 modernizasyonu, Boeing uçaklarının Türkiye’ye satış süreci gibi başlıklar artık sadece savunma sanayii değil, ikili ekonomik ilişkilerin de test noktası haline geldi.

Gazze, Suriye ve Yeni Dönemin Şifreleri

Elbette görüşmeler sadece ikili ticari ilişkilerle sınırlı değildi. Gazze’de yaşanan dram karşısında Türkiye’nin sergilediği insani duruş, Erdoğan’ın uluslararası alanda yükselen profilini daha da pekiştirdi. ABD yönetimi içinde Filistin meselesine yaklaşım farklılıkları sürerken, Erdoğan’ın BM kürsüsünden yaptığı çağrı Trump ile yapılan görüşmeye de zemin hazırladı. Bu noktada, Türkiye’nin “ara bulucu aktör” rolü daha da belirginleşiyor.

Suriye meselesinde ise Türkiye’nin güvenlik öncelikleri ile ABD’nin bölgedeki politikaları arasında hâlâ çözülmesi gereken ciddi farklar mevcut. Ancak Erdoğan-Trump görüşmesi, bu sorunların masa başında çözülmesi için yeni bir iradenin oluştuğuna işaret ediyor.

Sonuç Yerine: Bir Fotoğraf Karesi, Bin Sözden Etkili

Diplomasi bazen bir fotoğraf karesiyle yazılır. U şeklindeki masada Trump’ın yanındaki koltukta oturan Erdoğan, sadece Türkiye’nin stratejik konumunu değil, aynı zamanda küresel denklemde oynayabileceği rolü de yansıtıyor. Bu ziyaret, Türkiye’nin yalnızca savunmada değil, diplomaside de inisiyatif alabileceğini gösterdi. Erdoğan, Gazze’deki mazlumların sesi olurken, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası arenadaki ağırlığını da bir kez daha ortaya koydu.

Bu temasların sonucu kısa vadede değil, orta vadede şekillenecek. Ancak bir gerçek var ki; diplomasi kulislerinde artık Türkiye’nin sesi daha gür çıkıyor. Erdoğan-Trump hattı, bu sesin yönünü belirleyecek önemli bir eksen olmaya aday.

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

Verified by MonsterInsights