Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Öznur Kırman
Öznur Kırman

BEYAZ MİKROFON: ÖZEL EĞİTİMDEN ÇAĞRI

Sevgili Okurlarım 33.700 rakamı size neyi çağrıştırır diye sorsam. Ne cevap verirsiniz?  Bendeki çağrışımı; Ertelenen her günün, kaybedilen bir gelecek olduğudur!

Bu haftaki yazımı, ülkemizde hızla artan Özel Eğitim ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılayacak öğretmen adaylarının beklentilerine ayırdım. İyi okumalar.

​  Ülkemizdeki Özel Eğitimin önemini ve günümüzdeki durumuna bakacak olursak;

  Özel eğitim, bir ülkenin en hassas ve en büyük sorumluluk gerektiren alanlarından biridir. Bugün Türkiye’de özel gereksinimli bireylerin eğitim hakkının tam anlamıyla karşılanması, ancak yeterli sayıda nitelikli özel eğitim öğretmeninin görevlendirilmesiyle mümkündür.

 Bir ülkenin eğitim sisteminde, en çok şefkati, en çok uzmanlığı ve en büyük sorumluluğu gerektiren alan. Ancak bugün, Millî Eğitim Bakanlığı’nın saha verilerine baktığımızda, bu hassas alanın alarm verdiğini görüyoruz. Bu bir eğitim açığı değil, bu bir toplumsal anlayış  açığıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Verilerine Göre; Bugün Türkiye genelinde 33.700 özel eğitim öğretmeni açığı bulunuyor. Bu 33.700, sadece bir istatistik değil;


Eğitimine erişemeyen, desteklenemeyen binlerce çocuğun sessiz feryadı,

​Çocuğu geride kalıyor endişesiyle kaygılı bir yaşam süren ailelerin ağır psikolojik yükü,

Ve yıllardır emeklerinin karşılığını alamayan öğretmen adaylarının feda edilen geleceği demektir.


Özel Eğitim, ertelemeye bırakılamayacak bir alandır.

​   Özel gereksinimli çocuklar için eğitim, ‘ileride de yapılır’ denilebilecek lüks bir hizmet değildir. Özellikle erken müdahale dönemi, beyin gelişimi ve beceri kazanımı açısından altın değerindedir. Erken dönemde alınmayan her destek, ilerleyen yıllarda çözümü çok daha zor ve toplumsal maliyeti çok daha ağır sağlık ve sosyal sorunlara dönüşmektedir.

​   Maalesef, bugün birçok özel eğitim sınıfında, destek odasında ve okulda öğretmen açığı nedeniyle bireyselleştirilmiş eğitim programları (BEP) tam anlamıyla uygulanamıyor. Birebir eğitimin esas olduğu bu alanda, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının norm kadronun üzerine çıkması, eğitimin niteliğini doğrudan etkiliyor.

Bu devasa açığın bedelini en ağır ödeyenler, özel gereksinimli çocukların aileleridir. Onların yaşadığı çaresizlik, rakamların soğukluğunu paramparça ediyor. Geçen hafta görüştüğüm, otizmli 7 yaşındaki bir çocuğun annesi durumu şöyle özetlemişti:

“Sınıfımızda iki öğretmen olması gerekirken tek öğretmen var. Öğretmenimiz fedakâr ama birebir eğitim alamayan çocuğumun gelişiminde duraklama olduğunu hissediyorum. Destek eğitim odamız da öğretmen olmadığı için açılmıyor. Biz anneler, ‘Çocuğum geride kalıyor’ endişesiyle uyanıyor ve uyuyoruz. Bu 33.700 kişilik açık, bizim evimizin içine sızmış bir kaygı bulutu gibi. Bizim tek isteğimiz var: Çocuğumuzun Anayasal hakkı olan, nitelikli eğitime kavuşması. Bu yüzden atama bekleyen o öğretmenler, bizim tek umudumuz.”

Bu durum, özel eğitim sınıflarındaki ideal norm kadroların çok üzerinde olan öğrenci sayısının, eğitim kalitesini nasıl düşürdüğünün en somut kanıtıdır. Ailelerin yaşadığı bu güçlükler, öğretmen açığının ne kadar acil ve vicdani bir mesele olduğunu gösteriyor.

Özel eğitimde yaşanan öğretmen açığı, ertelendiği her gün daha da büyüyen bir problemdir. Çocukların, velilerin ve bütün toplumun sorunudur. Bugün yapılacak doğru bir atama politikası, yıllar sonra dahi ülkemizin eğitim alanındaki en önemli kazanımlarından biri olacaktır.

Burada, özel eğitim adına çalışan ve bu alana gönül vermiş öğretmen adaylarına , hem öğrencilerin hakkı için hem ailelerin huzuru için hem de ülkemizin geleceği için çağrı yapıyorum.

Özel eğitimde 33.700 açık varken, özel gereksinimli her çocuk için, sahadaki gerçek ihtiyacın zorunlu karşılığı olarak, en az 4.500 özel eğitim öğretmeni ataması ACİLEN yapılmalıdır!

Gelin, bu sessiz çığlığa ses olalım ve eğitimde eşitliği sağlayalım.

Sosyal Devlet olmaya yaklaşmak için en az 4.500 atama yapılmalıdır.

​  Anayasamız, eğitimi herkes için temel bir hak olarak tanımlar. Sosyal devletin en önemli göstergesi, toplumun en hassas kesimi olan özel gereksinimli bireylerin topluma tam ve eşit katılımını sağlayacak eğitim fırsatlarını sunmaktır. Bu hak, kâğıt üzerinde kalmamalı, sınıflarda ete kemiğe bürünmelidir.

  Bana ulaşan atama bekleyen Özel Eğitim Öğretmenleri, mevcut açığın ve öğrencilerin acil ihtiyacının gerektirdiği net bir talepte bulunuyorlar:

  En az 4.500 özel eğitim öğretmeni acilen atanmalıdır.

Çünkü atanacak Bu 4.500 öğretmen, ihtiyaç olan 33.700’lük devasa açığın yanında küçük görünebilir, ancak bu, bir başlangıçtır;

​   Bu, kararan sınıflara ışık yakmak demektir.

​  Bu, kaygılı ailelerin omuzlarından yük almak demektir.

​ Bu, yıllarca emek veren öğretmen adaylarının hakkını vermek demektir.

 

​  Sayın Milli Eğitim Bakanım, Sayın Cumhurbaşkanım..

 Özel eğitimde yaşanan bu problemin, sadece bir atama meselesi değil, hepimizin ortak vicdan borcu olduğunu unutmayalım. Gelin, özel eğitimde nitelik ve eşitlik standardını yükseltmek için bu acil çağrıya kulak verelim. Unutmayalım ki, bir ülkenin gücü, en zayıf halkasına verdiği değerle ölçülebilir olduğunu göz ardı etmeyelim.

 Eğitimle Kalın.

Hayatı Engelsiz SAYIN

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

Verified by MonsterInsights