“Kötü komşu insanı ev sahibi yapar” atasözü kötü bir komşusu olan bir kişinin kendi evini almak için imkanlarını zorlayarak ev sahibi olmasını ifade eder. Bu atasözünün anlamı olumsuz bir durumla karşılaşan bir kişinin bundan kurtulmak için çözüm üretmesi ve böylece kendi ayakları üzerinde durmasıdır.
**
Son günlerde Trump’ın çıkışlarına bağlı olarak Avrupa Birliği’nin (AB) savunma harcamalarını artırma çabası içine girmesi bu atasözünün tam anlamıyla bir yansımasını gösteriyor.
**
20 Ocak’ta göreve başlaması ile birlikte Trump gümrük vergilerini son hızla uygulamaya başladı. 4 Şubatta Çin’e yüzde 20, Kanada ve Meksika’ya ise yüzde 25 gümrük vergileri uygulanmaya başlandı. Bundan sonraki süreçte de ABD tarifeleri ile ilgili kararların sık sık uygulandığını göreceğiz.
**
Tabii bu arada ABD’nin gümrük vergilerine maruz kalan ülkelerin de elleri armut toplamıyor. Bu ülkelerden de peş peşe ABD’ye misilleme açıklamaları yapılmaya başlandı ve karşı tarifeler uygulanmaya başlandı. Bu gelişmeler yaşanırken bu kez de Kanada ve Çin arasında bir tarife savaşı başladı.
**
Tarifeler sadece bu ülkeleri tedirgin etmiyor. Trump’ın, AB hakkında da çok olumlu düşünmediği aşikar. Hatta “AB’nin ABD’ye karşı çok adaletsiz davrandığını” söyleyip daha sonra “AB, ABD’yi mahvetmek için kuruldu” bile demişti. Bütün bunlara Ukrayna-Rusya savaşı konusunda AB’yi suçlayan söylemlerini de dikkate aldığımızda AB’nin Trump’ın hedefinde olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki günlerde ABD-AB arasında da karşılıklı tarifeleri görme ihtimalimiz yüksek. Anlaşılacağı üzere şiddeti gittikçe artan bir ticaret savaşının tam ortasındayız.
**
Trump’ın AB’ye biz sizin için bu kadar para harcarken siz konforunuza baktınız ve bunun cefasını biz çektik mealindeki söylemleri de AB’yi tedirgin etmiş gibi duruyor. Askeri harcamaları düşük düzeylerde tutup kaynaklarını ekonomik kalkınmaya ayıran AB ülkeleri Trump’ın bu çıkışları ile birlikte adeta uyandı ve savunma harcamalarını artırma planları yapmaya başladılar.
**
Şu bir gerçek ki Trump’ın söylem ve eylemleri ABD’nin hem siyasi hem de ticarette güvenilir ülke konumundan çıkmasına neden oluyor. AB ülkeleri bu bakımdan ABD’den bağımsız hareket etmeye yönelik politikalar uygulayacaklar.
**
Bu gelişmeler bize ekonomik bağımsızlığın ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Avrupa ikinci dünya savaşı sonrasında ABD’ye güvenerek savunma harcamalarını düşük düzeylerde tuttu. Şimdi ise bu yanlıştan dönmek üzere kolları sıvadı. Görünen o ki Avrupa tarafında savunma harcamalarında önümüzdeki dönemlerde ciddi artışlar olacak ve Avrupa ABD’den bağımsız bir biçimde kendi güvenliklerini sağlama yoluna gidecek.
**
Peki bundan sonra ne olacak? ABD’de tarife artışları ve göç politikaları fiyatları artırabilir. Bu durum ileride FED’in faiz artırımlarına yol açabilir. Tarifelerin ABD içindeki üretimi olumsuz etkilemesi ile birlikte bu faiz artışları ABD ekonomisinde bir yavaşlama görülebilir.
**
Avrupa tarafında ise savunma harcamaları ağırlıklı olarak borçlanmayla finanse edilecek gibi duruyor. Bu ise faiz oranlarının yükselmesine ve Euro’nun değer kazanmasına neden olabilir.
**
Ticaret savaşlarının belirsizlik yaratması ve küresel ekonomiyi yavaşlatması dolayısıyla görünen o ki petrol fiyatlarındaki aşağı yönlü baskı devam edecek ve altın güçlü konumunu koruyacak.