Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Öznur Kırman
Öznur Kırman

3 ARALIK’TA ARTIK KLİŞELERİ BIRAKIN!


Sevgili Okurlarım;

 “3 Aralık’ta Asıl  Engelli Kim? Yardımı Değil Hakkı Konuşalım”

  Zihinlerimiz hemen o alışıldık, bayatlamış klişelerle dolmaya başlıyor: “Ne kadar azimli oldukları,” “Onların da bizim gibi olduğu,” “Toplum olarak destek olmamız gerektiği…”

  Eğer farkındalık, her yıl aynı duygusal filmi izlemekten ibaretse, biz bu işi yapamıyoruz demektir.

           Tarihsel Başlangıç ve Kaybolan Amaç

  3 Aralık’ın temeli, 1982’de Birleşmiş Milletler’in Engelliler İçin Dünya Eylem Programı ile atıldı. Ancak 3 Aralık, resmi olarak 1992’de, engelli bireylerin sorunlarının sosyal yardım konusu olmaktan çıkarılıp, kalkınma ve insan hakları gündeminin merkezine alınması amacıyla ilan edildi.

Yani bu günün amacı, yardım dilenmek veya acıma duygusu uyandırmak değildi. Uluslararası toplum, 3 Aralık’ı ilan ederek, engelliliğin bir birey kusuru değil, çevresel ve tutumsal engellerden kaynaklanan toplumsal bir mesele olduğunu kabul ediyordu.

  Peki, aradan geçen otuz yılı aşkın sürede biz ne yaptık? Bu hak mücadelesini, ne yazık ki “klişelerin yarattığı konforlu bir ihmal alanına” hapsettik.

***

       Asıl Engel Nerede?

    Bugün, bu köşemden size, 3 Aralık’ın artık yardımseverlik rozeti takma günü olmaktan çıkıp,  bir eleştiri ve köklü değişim çağrısı haline gelmesi gerektiğini söylüyorum.

   Asıl engel kimde?

Bireyin bedensel durumunda mı, yoksa o bireyin potansiyelini hapseden, norma hapsolmuş toplumsal tasarımda mı?

Tekrarlıyorum ki; Engellilik bir yardım konusu değil, erişilebilirlik ve insan hakları sorunudur. Klişe söylemlerin arkasına sığınarak görmezden geldiğimiz şey; rampası olmayan merdivendir, altyazısı olmayan kamusal hizmet videosudur, farklı bilişsel hızları reddeden esnek olmayan iş süreçleridir. Dijital erişilebilirliğin yetersizliği, Kabartma yazı ve Navigasyon vb.

  Bu yapısal engeller, milyonlarca vatandaşı eve hapseden fiili bir ayrımcılıktır. Biz, dünyayı dar bir “ideal insan” tanımına göre tasarlayıp., bu tasarımın dışına çıkan herkesi ise otomatik olarak “engelli” ilan edip, sonra da onlara “lütufkâr” bir tavırla yaklaşıyoruz.

  Dönüşümün Temeli: Ailede ve Okulda Başlayan Değerler Olmalı

Sürdürülebilir Farkındalık: Alışkanlığa Dönüşümün Yolu Açılmalı.

  Yapısal reformlar ne kadar elzem olsa da, gerçek ve kalıcı kapsayıcılığın sürdürülebilirliği zihniyet dönüşümünde yatar.

Farkındalığı 3 Aralık’lık duygusal bir gösteriden, hayat boyu süren bir alışkanlığa dönüştürmeliyiz. Bu dönüşüm, en temelden, ailede başlayan doğru eğitimle mümkün olur.        Erken yaşta farklılıklara saygı duymayı öğrenen nesiller yetiştirmek; okullarda ve iş yerlerinde sürekli eğitimler, seminerler düzenleyerek bu bilgiyi taze tutmak esastır. Kapsayıcılık, yasal bir zorunluluktan önce, her gün tekrarlanan bir insani değer pratiği haline gelmelidir.

                                                                             ***

     İlk kapsayıcılık dersi evde verilmelidir.

Çocuklarımıza, çeşitliliğin kusur değil, hayatın doğal ve zenginleştirici bir parçası olduğunu öğretmeliyiz. Farklılık, korkulacak ya da acınacak bir durum değil, öğrenilecek bir bakış açısıdır. Okullar, tüm öğrencilerin farklı öğrenme hızlarına, bilişsel veya fiziksel ihtiyaçlarına uygun esnek sistemler kurarak, ayrımcılığın ilk tohumlarının ekilmesini engellemelidir.    En önemlisi, engelli bireylere birey oldukları için saygı duymak, onları sürekli başarı hikayeleriyle parlatmaya çalışmadan, sıradan, kusurlu ve potansiyelli insan olarak kabul etmektir.

    Gerçek Kapsayıcılık: Toplumun Sınırlarını Genişletmek

  Erişilebilirlik bir “ekstra” değil, hukuki bir zorunluluktur ve aynı zamanda bir inovasyon stratejisidir.

  Bilinmesi Gereken Şudur ki; Bir kişi için bir zorunluluk olan evrensel tasarım, hepimizin yaşam kalitesini artırır. Kapsayıcılık, topluma yük değil, bir güç katan bir zenginliktir.

   Ne Yapmalıyız?

3 Aralık, bir kerelik bir anma değil; toplumsal zihniyetimizi yapısal olarak yenileme sözü olsun. Bu yıl, o duygusal mesajları yazmadan önce  lütfen! durun ve harekete geçin.

 Gözlemci Olun: Çevrenizdeki bir erişilemezliği tespit edin ve bunu dile getirin.

   Talep Edin: Tüketici veya vatandaş olarak, Evrensel Tasarımı ve eşitlikçi hizmetleri her platformda talep edin.

İnsan Hakları Dilini Kullanın: Acıma ve yardım dilinden uzak durun. Her daim hak, eşitlik ve saygı dilini kullanın.

  Her zaman söylediğim gibi;  bir toplumun gerçek medeniyet düzeyi, en kırılgan üyelerine sunduğu eşit yaşam hakkıyla ölçülür.

  Gelin, bu 3 Aralık’ta sadece “farkında” olmakla kalmayalım; fark yaratalım.

   “Bu görseldeki “beğen” (like) işaretleri, günümüzde sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte özel günlerde sıklıkla karşılaştığımız göstermelik duyarlılığı sembolize etmektedir.

 3 Aralık Dünya Engelliler Günü gibi önemli tarihlerde, birçok kişi bir gönderiyi kolayca beğenerek vicdanını rahatlatabilmektedir. Ancak bu beğeniler, engelli bireylerin günlük yaşamda karşılaştığı devasa merdivenler, eksik rampalar ve çözümsüzlük gibi somut engellerin ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Görselimiz, toplumun bu sorunlara sadece sanal beğenilerle değil, gerçek çözümlerle yaklaşması gerektiğinin altını çizerek, farkındalığın ötesinde eyleme geçme çağrısı yapmaktadır.” #3AralıkDünyaEngellilerGünü

#3AralıkDünyaEngellilerGünü

#EvrenselTasarım

#GerçekKapsayıcılık

#3AralıkKlişesiKırılsın

#HakMücadelesi

#ErişilebilirlikZorunluluktur

#HayatıEngelsizSayın

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

Verified by MonsterInsights