Demiral, beynin bir bölümüne giden kan akışının aniden kesilmesi sonucu ortaya çıkan inmenin, dünyada kalp hastalıklarından sonra en sık ölüm ve sakatlık nedeni olduğunu belirterek, “Yüzde kayma, konuşma bozukluğu, kol veya bacakta güçsüzlük gibi ani belirtiler inmenin habercisidir. Bu durumda zaman kaybetmeden hastaneye başvurulmalıdır.” dedi. Tanı sürecinde hızlı davranmanın hayati önem taşıdığını söyleyen Demiral, “İlk olarak beyin tomografisi çekilerek kanama olup olmadığı belirlenir. Ardından MR veya anjiyografi ile tıkanıklık ayrıntılı incelenir. Amaç, tedaviyi gecikmeden başlatmaktır.” ifadelerini kullandı.
“SAĞLIKLI BİR YAŞAM TARZI, BEYNİMİZİ KORUMANIN EN ETKİLİ YOLUDUR”

Demiral, iskemik inme vakalarında pıhtı çözücü ilaç veya anjiyografik trombektomi yönteminin uygulandığını, hemorajik inmelerde ise kanamanın durdurulması ve gerekirse cerrahi müdahale yapıldığını belirtti. İnme riskini artıran faktörler arasında yüksek tansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği, kalp ritim bozuklukları, sigara ve alkol kullanımı, obezite ve hareketsizlik olduğunu söyleyen Demiral, şu uyarılarda bulundu: “Tansiyonu ve şekeri kontrol altında tutmak, sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz yapmak, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek inme riskini yüzde 80’e kadar azaltabilir. Sağlıklı bir yaşam tarzı, beynimizi korumanın en etkili yoludur.” Demiral, AFSÜ Nöroloji Kliniği’nde inme geçiren hastalara ilaç tedavisinin yanı sıra fizyoterapi, konuşma terapisi ve psikolojik destek verildiğini belirterek, “Erken tanı ve doğru rehabilitasyon süreciyle hastalarımızın yeniden bağımsız yaşamlarına dönmeleri mümkün olabiliyor.” dedi.
