Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ekosistem için tehlike çanları çalıyor 

Tehdit büyüyor, önlemek bizlerin elinde!

Tehdit büyüyor, önlemek bizlerin elinde!

 

 

Son dönemde artan sıcaklıkların beraberinde barajlardaki suyun azaldığı ve giderek tehlike çanlarının büyüdüğü sık sık gündeme getiriliyor. Artan soruların doğru cevabını Ekolog Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş vererek barajlardaki suyun azalmasını önlemek için önemli açıklamalarda bulundu.

Gazete 3’e konuşan Erişmiş, ilkbahar aylarında yağışların istenilen seviyede olduğunu ifade etti: “Genel itibari ile ilkbahar aylarında yağmur ve yağışlar yani istenilen düzeylerde oldu. Fakat keseden yediğimizden dolayı bu pek gözükmüyordu. Çünkü o dönem içerisinde de aslında barajlar boş. Şimdi ortalama olarak yaz aylarında 28’le 32 dereceye kadar bir aralıkta bir sıcaklık olacak. Bu da şu anlama geliyor. Buharlaşmanın fazlalaştığını gösteriyor. Buharlaşmanın fazla olmasının yanı sıra bir de var olan suyun kullanımı tarımsal alanda artmış oluyor. Ve bu ortalama olarak da; mesela diyelim Akdeğirmen’deki su oranı en son hatırladığım yüzde 34 civarındaydı, şimdi yüzde 15’lerde. Hep iklim değişikliğine bağlıyoruz. Ama artık bu moddan çıkmak lazım, daha çok iklime uyum dediğimiz uyum modellerini uygulamanız için gerekli işlemleri, gerekli uygulamaları yapmamız lazım.”

“SUYUN BİR MADEN STATÜSÜNE ALINMASI LAZIM”

Erişmiş, suyun maden statüsüne alınması gerektiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “Kesinlikle suyun bir maden statüsüne alınması lazım. Yani maden artık olarak kullanılması görülmesi lazım ve bununla ilgilide yasal düzenlemenin yapılması lazım. Bu çerçeve içerisinde, bu yapıldığı zaman var olan suyun herkes nasıl altın madeni ararken belirli bazı şartları yerine getiriyorsa, suda da aynı işlem olması lazım. Diğer taraftan yine bu suyla ilgili kısım içerisinde su bildiğiniz üzere yaşam hakkı olmasına rağmen Türk Ceza Kanunu’nda kabahatli suçlardan sayılıyor. Ve çevre mevzuatı üzerinden cezalar veriliyor. Diğer taraftan uygulama bazında ele aldığımızda biz kesinlikle bu türlü kaçak sulamalar öncelikli olarak artezyenler kaçak artezyenlerin kontrolü ve bu çerçeve içerisinde azaltılması veya kayıt altına alınması gerekiyor. Diğer taraftan da bunların hepsi aslında var olan barajlardaki suyun azalmasına neden olan yer altı sularının kullanılması ve var olan barajların azalması, suyun azalmasına kaynaklı sebebiyet veriyor.”

“EBER GÖLÜ’NÜN KURUMASI DEMEK AFYON’UN SUSUZ KALMASI DEMEK”

Afyonkarahisar’ın da su kıtlığı kapsamında tehlikede olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erişmiş yapılması gerekenler için şöyle konuştu: “Afyonkarahisar olarak su kıtlığı olan bir alandayız. Yani Türkiye haritasına bakarsanız biz konum itibari ile böyle bir krizin eşiğinde olan bir iliz. Ben daha önce de Eber gölü ile ilgilide açıklamalarda bulunmuştum. Eber Gölü’nün suyunun kuruması demek Afyon’un susuz kalması anlamını doğuracağından dolayı, var olan bu hafızanın gerçekten kontrol edilebilecek sistemlerin oluşturulması lazım. Mesela bu sistemler içerisinde tarımsal sulamada artık bireysel sulamanın haricinde mutlaka merkezi sulama sistemine geçmesi lazım. Yani kendi evimizdeki suda kullandığımız kadar bir tüketiyorsak onunla ilgili elektrik yerine su tüketimi ile ilgili bir ücretlendirme tarzında, merkezi sulamayla geçmesi lazım. Kaçak sulamalarla ilgili cezalar kesiliyor. Fakat bu cezaların kesilmesi bir çözüm noktası değil. Bunun mutlaka Türk Ceza Kanunu’nda yer alması lazım ki, sulayan adam neyin karşılığının olmasının gerektiği, parasal bir şey, aslında bir şey kazandırmıyor. Ödemiyor. Veya bir şekilde bunu zaman süresi içerisinde yine devam ediyor.”

“YANGINLAR KONUSUNDA BİLİNÇLİ OLMALIYIZ”

Artan sıcaklıklar ile artan yangın haberleri kapsamında da konuşan Ekolog Prof. Dr. Erişmiş ekosistemin korunmasının vatandaşların bilinçli olması ile doğru orantılı olduğunu dile getirdi: “Yangınlarla ilgili yani yapılacak işlev içerisinde bireysel olarak insanlarında dışarı çıktığı dönem içerisinde 2 amaçlı yangınlar çıkarılıyor. Mesela bizim yöre olarak düşünecek olursak, sıkça karşılaştığımız sazlık yangınları dediğimiz var olan büyük sazların, kamışların yakılması, onun yerine yenilerinin çıkmasıyla ilgili bir yangın. Bilinçli tarzda yakılan yangınlar var. Bir de bunun haricinde yaz ayları içerisinde dikkatsizlikle veya işte bir siz alan içerisine bir cam attığınız zaman veya herhangi bir parçayı attığınız zaman veya bir şeyi söndürmediğiniz zaman hani sigara izmariti sağlığa zararlı içilmemesi gerekiyor. Ama işte böyle bir eylemi yaptığı zaman mutlaka onu söndürmesi veya o alanda içilmemesi lazım veya işte bunun aslında hepsi birbiri ile bilinçli insan olabilme özelliğini taşıyor. Yani nasıl bir yere pikniğe gidildiğinde çöplerimizi toplamak gerekiyorsa, burada da yapılan işlemleri gerçekten bunlara uymak lazım.”

“EKOSİSTEMİ BOZMUŞ OLUYORUZ”

Artan sıcaklıklar ile oluşan su sıkıntısı ve son dönemde çıkan orman yangınlarının ekosistemde farklı türlerin azalmasına ve göç etmesine neden olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erişmiş konunun önemine değinerek vatandaşları dikkatli olmaya davet etti: “Diğer türlü biz doğal yaşama da ciddi zararlar vermemizin haricinde var olan türlerinde göçlerine ister istemez sebebiyet vermiş oluyoruz. Bu göçler de dezavantajlı pozisyona, bölge içerisinde dezavantajlı konuma düşürmüş oluyor. Yani ekosistemi bozmuş oluyoruz. Bir türden bir şey olmayacak dediğimiz zaman o alan içerisinde bir tür kilit tür özelliği taşıyorsa onu o sistemden çektiğiniz zaman hemen hemen ekosistemi de yavaş yavaş belki biz görmeyeceğiz ama bizden sonraki nesil bunu bu şekilde yaşayacak yani.

“SORUMLULUĞUMUZU ÜZERİMİZE ALMAMIZ LAZIM”

“İnsanın yakılmaması gerektiğini bile bile bir yeri yakması, vicdani bir durum” diye Erişmiş, herkesi sorumluluk alması gerektiğini dile getirdi: “Hele 21.nci yüzyılda bu türlü sorular insanlar gerçekten üzücü ve yine aynı şeyleri tekrarlayarak cevap veriyoruz. Çünkü her mikrofonu eminim siz uzattığınızda yılların tecrübesi var. Uzattığınız zaman herkes doğayı seviyor. Herkes canlı yaban hayatı seviyor. Fakat birileri bu şeyi yakıyor. Bu kişisel menfaatten dolayı. Yani bu kişisel menfaatten dolayı elde edeceğinse aslında bir yerde size ve topluma zarar vermiş oluyor. Ve bu olay içerisinde bunu gerçekten sözün bittiği yer diyorsunuz ya bununla ilgili söylenecek gerçekten sözcükler bulamıyoruz. 21.nci yüzyılda bu türlü eyleme girmemek gerekiyor yakmamak için. Veya kirliliği kirlilikle ilgili veya camı atmamak lazım, evimizde böyle bir şey yapmıyoruz. Parklara gidiyorsunuz, parklarda da aynı şeyler var yani. Mesela geniş alanlar içerisinde maalesef böyle bir vurdum duymazlık mı diyeyim artık söz bulamıyorum. Ama artık biraz vatandaş olarak da sorumluluğumuzu üzerimize almamız lazım. Yine iklim değişikliğindeki sorumluluk ne ise yangınlardaki sorumlulukta, yaktığınız o yangın sizin iklim değişikliğinize de sebebiyet veriyor. Siz bir şey olmayacak gibi düşündüğünüz an, var olan oradaki mikro iklimi bozmuş oluyorsunuz. Bunu bozduğunuz zaman ondan sonra neden suyum yok diyorsunuz. Olay bir bütün ekosistem yani birbirine bağlantılı olan şeyler. Bir yerde mutlaka bunun hesabını bize sormuş oluyorlar.” >>>Ahmet ÇETİNKAYA 

Verified by MonsterInsights