Aşkın yaşının olmadığını kanıtlayan İş insanı Mehmet Cadıl, 58 yıllık evli olduğu eşine aşkını ölümsüz kılmak için ‘Seninle Başardım’ isimli bir kitap yazdı. Günümüzde hangi erkek, eşine bir kitap yazar? İş insanı Mehmet Cadıl, hikayesini Gazete 3’e anlattı.
Büyük aşkın kahramanı İş insanı Mehmet Cadıl, hayatının yüzde 70’ini eşine borçlu olduğunu ifade etti: “Ben üniversitelerde konuşmalar yapıyorum, iş hayatında alakalı konuşmalar yapıyorum. Ben diyorum ki bu hayatın, bu servetin yüzde 70’ini ben eşime borçluyum. Bir arkadaşım dedi ki, ‘Bunlar hep lafta kalıyor, icraata geçmiyor ki, görünen bir şey yok, elle tutulan gözle görülen bir şey yok.’ ‘Niye olmasın’ dedim ‘Ben onu kitaba dökerim, eşimi yükseltirim.’. Hatta baktım bu kitabın daha yeni çiçeği burnunda bir ay gibi süre oldu. Ben elimi tut, elimi tutaraktan eşime şöyle bir baktım ki, ‘Halep’ten arşın görünür’ eskiden radyolarda televizyonlarda çıkmadan görünür deniliyor. Ben eşime onun ilkokul 3-4. sınıftayken yürüyüşünü, onu görerek bu kitabındaki elimden tuttuğum ve ona bakışım ta o gündendir, bugün bakmıyorum yani. Eşim ilk ve son aşkım. Çünkü dünyada tarih yazmaz ve başkası da olamaz.”
“MUTLU EVLİLİĞİN SIRRI HOŞGÖRÜ”
İlk aşkı ile evlenerek, mutluluğu yakalayan Mehmet Amca, mutlu evliliğin sırlarını da açıklayarak, şöyle konuştu: “İlk önce mutlu evliliğin sırrı hoşgörü. Her şeyin, küçük cümlelerin arkasına düşmeyecek. Ben, şu anda 78 yaşındayım, sabahleyin gelirken görüyorum. Her evin önünde bir gül var. Orada gül güzel bir şekilde açmış. Ben her gün evimin önünden bir gülü koparır, asansörüme binerim, ‘Hanım’ derim, o da beni karşılar. Gülü takdim ederim. Ben ona gül veririm, o da bana öpücük verir. Eğer herkes eşini seviyor ve sayıyorsa, bunda ayrılık olması mümkün mü? Daha yatağa hiç dargın yattığım günü olmamıştır.”
“BİR DEFA ÖNCE ŞÜKRETMESİNİ VE KANAAT ETMESİ BİLECEK”
Evlilik düşünen gençlere de tavsiyelerde bulunan Mehmet Amca, her iki tarafında anlayışlı olması gerektiğini ifade etti: “Bir defa önce şükretmesini bilecek, kanaat etmesini bilecek. Şimdi herkesin bir eli yağda, bir eli bağda. Böyle bir hayat yok ki. Ben 1970 yılında bir tane ev yaptım. Eşim o evin komple ameleliğini yaptı. Bana 67-68 yılında çok gece yandım. ‘Hanım sana Özcan abi bir tane buzdolabı getirecek’ dedim. ‘Ne buzdolabı’ dedi. 550 liranın 50 lirasını verdim. ‘Ne buzdolabı, eve katmam, sakın buzdolabı almayacaksın’ dedi. O parayla biraz daha al sat, ilk önce bir arsa alalım. İçine çadır kuralım, ev kirasından kurtulalım’ dedi. İşte bu kitabın içinde bu el ele bakışta. Sevgili gençler şimdi şunu söylüyor. Analar ve sevgililer gününde ‘Bana en güzel, pahalı bir şey al. Şunu almadın. Bunu almadın.’ Almadıysa akşam evde dargın yattı, odayı terk etti. Bunlar olmamalı. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Ben hiçbir gün sabah kahvaltısı yapmadan evimden çıkmam. Hanımım benden iki yaş da büyüktür. Her gün asansörünün kapısını açar, montumu o giydirir, asansöre kadar da uğurlar.” >>>Berna Uğur TÜRKSOY