Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Mega Siyaset’te ekonominin siyasete etkisi konuşuldu!

Mega Siyaset’te ekonominin siyasete etkisi konuşuldu!
  Kanal 3’te Megabirlik Genel Müdürü Selcen Dilek Çöygün’ün sunduğu Mega Siyaset Programına AKÜ Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof. Dr. Erdal Demirhan ve Gazetemiz köşe yazarı Murat Akarçay konuk oldu. Programda konuşan Demirhan, Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Hazirana kadar özellikle para politikalarında düşük faize dayalı olarak ve bu faiz politikasının sonucunda da enflasyon oranında çok ciddi yükselişlerle birlikte yaşadığımız bir ilk 6 ay vardı. Tabi seçimden sonra 22 Haziran’da özellikle yeni ekonomi yönetiminin değişmesiyle birlikte bir politika dönüşümü yaşandı. Türkiye ekonomisinden ve parasal sıkılaştırma olarak adlandırabileceğimiz dezenflasyon sürecinin hızlı biçimde devamına yönelikte bir takım politikalar uygulandı. Bu Haziran’dan sonra gerçekleşti. Yani geldiğimiz nokta itibariyle 2023 yılını bir tarafta çok yüksek enflasyon oranlarıyla yaşadığımız ama daha sonradan işte peyder pey şu anda geldiğimiz nokta itibariyle de çok istediğimiz seviyelerde olmasa bile daha önceki enflasyon oranlarına göre daha düşük enflasyon oranlarını göründüğü bir aslında dönemdeyiz şu anda tabi biz burada 2023 yılında para politikalarına ayrı bir başlık açmamız gerekiyor. Para politikası uygulamalarının 22 Haziran’dan sonra hep daha önceki programlarda da bahsettik. Yüzde 8 buçuktan başlayan ve şu anda yüzde 42 buçuğa kadar gelen bir faiz artışı süreci yaşadık. Bu faiz artışı sürecin hemen akabinde enflasyon oranında da yani çok önemli bir takım tabi para politikasının gecikmeli etkilerine bağlı olarak da çok ciddi düşüşler yaşanmadı” dedi. Demirhan, “2023 yılının 22 Haziran tarihinden sonra alınan yeni ekonomi yönetimiyle yeni Para Politikası Kurulu’nun almış olduğu kararlara baktığımızda para politikası cephesinde olumlu bir takım gelişmelerin olduğunu görüyoruz. Yani bu süreç içerisinde yapılanlar doğru ama yeterlimi yani yapılan uygulamaların sonuçlarını hemen görmek tabiki çok mümkün gözükmüyor. Önümüzdeki süreç içerisinde özellikle bu dönem uygulanan politikaların 2024 yılındaki yansımaları çok belirleyici olacak. 2024 yılının düşünceme göre özellikle 2.nci yarısından itibaren bunların olumlu sonuçlarını görme şansına sahip olacağız” diye düşünüyoruz” ifadelerine yer verdi.   “TÜRKİYE GENELİNDE EV SAHİPLERİYLE KİRACILAR ARASINDAKİ DAVALARDA KORKUNÇ BİR ARTIŞ VAR” Programda açıklamalar yapan Akarçay ise, “2 hafta önce Gazete3’te her hafta yayınlamış olduğumuz ekonomi sayfasında bir analiz haberi yaptık. Bu analiz haberini yaklaşık 2-2 buçuk hafta kadar çalıştık. Bu bağlamda 30 dan fazladan askeri ücretliyle direk bire bir bazen de telefonla görüşerek bir sorunun peşine düştüm. Dedim ki askeri ücretliler genelde ne düşünüyorlar. Hepsine 1 soru sordum. Daha doğrusu 2 soru sordum. Birinci sorum Ocakta beklediğiniz zam oranı nedir ve ikinci soruda nedeni yoğun bir şekilde bunu yaparken de şöyle bir yol izledim. 30 askeri ücretliyi nasıl tespit ettim. Yaklaşık 40-45 kişiyle konuştum. Ama biraz TÜİK gibi bir model oluşturdum. Kendimce eğitim seviyelerinden gelir seviyelerine sosyolojik ve diğer etkenlerinden tutun böyle bir model yaptım. O modelde 30 tane cevabı 1 araya getirip cevaplarından bir analiz oluşturdum. Burada 21 e 9 diye 2 rakam çıktı. Yani bu 21 e 9 a baktığın zaman yüzde 70’i 30 gibi diye de algılayabiliriz bunu bu bağlamda da TÜİK’in yapmış olduğu hane halkındaki araştırmasındaki rakamla örtüştü. Bu fikir olarak ya da 1 tesadüf oldu. Bilemiyorum tabiki sonrasında 21 askeri ücretlinin zam beklentisinin pek fazla olmadığını duydum. Bu araştırmada dediler ki ya sembolik zam yapılsın önceden nasıl sembolik yapılıyordu bu sefer öyle yapılsın çünkü yüksek zam geldiği zaman önce bizden başlıyorlar. Marketler fiyatları bize inanarak yükseltiyorlar. Öte yanda ev sahiplerimiz kiralarımızı yükseltiyor. Ya bu şekilde eskisi gibi normal şekilde kalsın dediler. Geriye kalan 9 askeri ücretlide çok ilginç 17-18 hatta 20 bin lira olsun maaş dedi. Sebebi bunlara da neden dediğimizde şu çıktı karşımıza bunların çoğu da kendi evlerinde oturanlar anne babasıyla birlikte oturanlar 1 ev içerisinde 3 tane 4 tane veyahutta 2-3 tane geliri olanlar kişiler ama 21 tanede direk yan geliri olmadan kirada oturan kişiler buradan da benim karşıma şu sonuç çıktı. O sonuçta şu TÜİK’in araştırması Türkiye’de yüzde 72’lik bir askeri ücretli bir kesimin kirada olduğunu gösteriyor. Zaten söylüyor bunu biz TÜİK’in araştırmalarından da biliyoruz. Ben sonrasında böyle bir analiz yaptım. Acaba dedim ki bu analiz Türkiye genelinin 1 projektörü olabilir mi bu noktada yazdık. Ve bu insanlara da ben sordum. Ne yapmamı istersiniz dedim. Dedim ki siyasete siyasilere ulaştırın bizde Gazetede arkadaşlarla karar verdik. Afyonkarahisar’da 30 askeri ücretliden Afyonkarahisar milletvekillerine mektup adıyla bunu köşemizde yayınladık. Sağ olsun bazı vekillerimiz ilgi gösterdiler. Yazılı olarak cevap verdiler. Gazetede ona o cevaplara hiç dokunmadan açıklamalarını cevap olarak niteliğinde verdim. Ben şunu hedefledim. Bu 1 model aslında nasıl model yani 30 kişi tabiki Türkiye genelindeki bütün askeri ücretlilerin sesini gösterir mi göstermez. Bu 1 model dediğim gibi bence şuna ihtiyaç var. Ben özellikle bu yazıda onu savunuyorum. Türkiye istatistik kurumunun kesinlikle askeri ücretliler üzerinde geniş bir anket çalışması yapması gerekiyor. Bu geniş anket çalışması birçok sorudan ve veriden ve araştırmadan oluşan bu veri başta hükümetimiz olmak üzere ilgili bakanlıklar olmak üzere ilgili karar mercileri ve kanun koyucular olmak üzere herkes için aslında sosyolojik açıdan 1 sorunun cevabını oluşturacak nitelikte bir yardımcı materyal olabilir. Böyle bir şey var mı dedim. TÜİK’in sitesine ben saatlerce dalarım çok geniştir. Böyle bir veride bulamadım. Benim asıl en büyük amacım siyasilerin siyasi milletvekillerimizin aracılığıyla TÜİK’in böyle bir araştırma yapmasının aslında yararlı olacağı düşüncesinde oldum. 30 kişide yaptım. 21 kişiye sorduğum soru şu ilk önce eviniz ortamı hepsi kirada evde kaç kişi çalışıyor? 1 eşim ara ara çalışıyor. Ya da gündelik çoğunluk bunlardan 9 tane babamın evinde oturuyorum. Kendi evimde oturuyorum. Evde 5 kişiyiz. 3 tane askeri ücret giriyor. Bunlar yoğunluklu olarak dediler ki askeri ücret artsın. Öbür taraftakiler dediler ki ya sabit kalsın. Çünkü biz ciddi anlamda maaş almadan etiketleri marketler değiştirecek. Önceden böyle oluyor diyorlar. Enflasyonun etkileri bu dediğimiz gibi bu gösterir mi göstermez. Ama bu noktada değişen etiketler özellikle yüksek kira fiyatları bunları gösteriyor. Çok önemli 1 yeri var. Mesela pek fazla ulusal medyada gündeme gelmiyor. Yerel medyada ara ara görüyoruz. Bizim Afyon adliyesi içinde geçerli ben ara arada oradaki verilere de bakıyorum. Türkiye genelinde ev sahipleriyle kiracılar arasındaki davalarda korkunç bir artış var. Bu noktada bilirkişilere düşen görevlerde de korkunç bir artış var. Ama sonuçlanamayan bir artış var. Burada temelde bir aslında sorun var. Yüzde 25’lik artış çözüm mü değil olmuyor. Yani bu noktadan kaynaklı askeri ücretlilerin ben Türkiye genelinde yapılacak bir araştırmada ciddi anlamda içlerinin dolu olduğunu içlerini boşaltmak için böyle bir TÜİK tarafından araştırma yapılmasına istediklerine onların bir içinin dökülmesine rahatlatılmasına ve iç Dünyalarının anlaşılmasında bir yarar görüyorum. Naçizane tabiki buda büyüklerimizin ve yetkililerimizin taktirinde olan bir şey” dedi. “İMALAT SANAYİNDE BİR ARTIŞ VAR” Demirhan, “Bahsettiğiniz gibi yüzde 5.9’luk bir büyüme oranı üçüncü çeyrekte tabi bu bir önceki yılın üçüncü çeyreğine göre gerçekleşen bir büyüme oranı aslında üçüncü çeyreğin şöyle bir anlamı var. Bu parasal sıkılaştırmanın etkilerinin görüldüğü dönem yani Haziranda biraz önce söylediğimiz gibi bir parasal sıkılaştırma sürecine girdik. Ve bu sürecin sonucunda bu işte uygulamaların para politikası uygulamalarının reel kesim üzerindeki etkilerini yansıtması açısından son derece önemli 5.9’luk büyüme rakamı tabi önemli ve yüksek bir oran yani baktığımızda tabi burada özellikle benim dikkatimi çeken alt kırılımlarına baktığımızda tüketim harcamalarının özellikle ilk 2 çeyrekte büyüme iyi olan katkısının çok fazla olduğunu görüyorduk. Bu rakamlarda da bir katkı söz konusu ama bunun azaldığını görüyoruz. Tabi bunun nedeni 2023 yılının o ikinci yarısından itibaren yüksek faiz politikasının getirdiği bir sonuç bu biliyorsunuz faizler yükseldikten sonra işte kredilerde başta tüketici kredileri olmak üzere konut kredilerinde çok ciddi bir daralma söz konusu oldu. Hane halklarının tüketim harcamalarında bir azalma ortaya çıktı. Buda tabiki büyüme rakamlarına yansıdı. Yani yüzde 5.9’luk büyümenin aslında nerden kaynaklandığını şöyle bir analiz ettiğimizde yatırımların arttığını görüyoruz. Bunlar tabi sevindirici olan kısımlar imalat sanayinde bir artış var. Büyümeye katkı anlamında daha önce bu net dış ticaret etkisi dediğimiz katkı evet tekrar yani bir negatif katkı vardı. Ama bu katkının azaldığını görüyoruz. Yani bunlar olumlu gelişmeler sektörel anlamda tarımın payının çok düşük olduğunu görüyoruz. Ki tarım sektörü özellikle son dönemde gıda fiyatlarındaki Ülkemizde görülen artışları dikkate aldığımızda son derece önemli bir gösterge yani o orta ve özellikle orta vadede uzun vadede mutlaka ki bu katkılar söz konusu olacak. Ancak bizde girdi maliyetlerindeki artışa bağlı olarak kurlarda ortaya çıkan artışlara bağlı olarak gıda fiyatlarındaki artışlar Dünyadaki gıda fiyatlarından negatif ayrışıyor. Bu Bm gıda ve tarım örgütünün işte raporları var. Özellikle gıda ürünlerinin fiyatlarıyla ilgili olarak aylık raporlar düzenliyorlar. Mesela Dünyada gıda fiyatlarının yaklaşık yüzde 11 oranında düştüğünü görüyoruz. Geçen seneye göre yani bir azalma var. Gıda fiyatlarında hatta bu Avrupa’da ve Amerika’da ortaya çıkan enflasyon oranındaki düşüşlerinde temelini oluşturmakta. Yani Dünya ekonomisi açısından gelişmiş ekonomiler açısından olumlu bir gelişme ama bize baktığımızda yani geçen seneye göre gıda fiyatlarında ne gibi bir değişme ortaya çıktığını baktığımızda ortalama yani enflasyon oranının biliyorsunuz yüzde 62 civarında enflasyon oranı yüzde 70’lere yakın bir gıda enflasyonu var. Şu anda Türkiye’de yani Dünyada yüzde 11 düşüyor. Bizde yüzde 70 artıyor. Orada tarım sektörünün maalesef bu anlamda büyüme rakamlarında çok arzu ettiğimiz bir büyüme oranına sahip olmadığını görüyoruz. Orta vadede mutlaka zaten özellikle politika yapıcılar bu sorunun boyutunu da biliyorlar. Ama bizdeki en büyük sorun tabiki üretim maliyetlerinin artması ve üretim maliyetlerinin arkasındaki temel sebebimizde kur bekleyişlerinin kur artışlarının olduğunu görüyoruz. Döviz kurları arttığı sürece tarımın özellikle bu biraz önce bahsetmiş olduğumuz sorunlarla ilerleyen dönemlerde sık sık karşılaşma ihtimalimiz yüksek tabi bununla bağlantılı olarak onu da söyleyelim. Para politikalarıyla merkez bankasının almış olduğu faiz kararıyla ilgilide şunu söyleyebiliriz. Çok özellikle merkez bankasının bakın 8 buçuktan yani 42 buçuğa geldik. Geçen ayki para politikası kurulu toplantısında zaten bu 42 buçukluk artışa işaret edilmişti. Yani 40 a yükseltildiği zaman çünkü parasal sıkılaştırmanın sonuna gelindi parasal sıkılaştırma hızının artık yavaşlatılacağına dair bir söylem vardı. Para politikası kurulu metninde geçen ayki bu metin akabinde de zaten 40 beklentilere uygun biçimde 42 buçuğa çekildi. Ve karar metnine baktığımızda da yine aynı şekilde bu parasal sıkılaştırmanın sonuna gelindiğine dair bir ibare var. Ve gerektiği zamanda tabiki faiz oranlarının artırabileceği söyleniyor. Biz önümüzdeki döneme dair bir projeksiyon yapacak olursak 42 buçuğun muhtemelen 45’lere çekilmesi söz konusu olabilir. Çünkü 2024 yılı biraz sonra onu da isterseniz konuşuruz. Enflasyonist beklentileri bağlamında şu anda o enflasyonist bekleyişleri kıracak bir seviyeye yaklaştık. Ama hani şunu çok net biçimde söyleyelim ki. Hep baştan beri söylediğimiz o kademeli faiz artışlarının biraz geriden geldiğini yani enflasyon evet koşuyor ama biz biraz işte yavaş davranıyoruz. Bu yüzdende enflasyonu istediğimiz seviyeye indiremiyoruz. Muhtemelen yüzde 45’e çıkartılacak faiz oranları 2024 yılı için söylüyorum. Ocak ayında yapılabilir bu ve daha sonrada o faiz artış döngüsünün sonuna gelinir biraz beklemede kalınabilir enflasyonist bekleyişlerin azalması için yani şöyle diyebiliriz. “ÜLKE OLARAK ELİMİZDEN GELENİ YAPIYORUZ” Akarçay, “İsrail Allah’tan dünyanın en büyük petrol üreticilerinden birisi değil. Onlara o özelliği vermek olmuş olsaydı daha kötüydük buna ben bir ekonomi muhabiri olarak görüyorum. Ya da Rusya gibi Dünyanın en büyük gaz üreticisi olmuş olsaydı daha büyük sonuçlar olabilirdi. Bu noktada etkisi var mı evet var ama çok büyük etkileri olacak kadarda kesinlikle değil. Ama şuradan yola çıkıyorum. Savaşın başladığı soykırımın başladığı noktadan bu yana dolardaki artış aslında temel olarak bizim biraz daha bu hocamın da biraz önce bahsetmiş olduğu sıkı para politikalarının vermiş olduğu güvenden dolayı çok yükseğe gitmedi aslında biz yakın bölge yakın coğrafya olduğumuz için böyle bir süreçte dolarda hızlı bir artış tahmin ediliyordu bekleniyordu. Öyle bir şey olmadı. Burada demekki sayın hocamında demiş olduğu gibi bazı noktalar doğru ama ben Uluslararası camia açısından hocam kadar daha derinlemesine bakamam ama ben Türkiye’deki dolar ve dolarizasyon ve döviz açısından baktığımızda savaşın bize pek fazla dokunmadığını görüyorum. Bunu da nasıl görüyorum. Sosyolojik açıdan görüyorum. Yani tüketim üretim ithalat ihracat bu noktada pek fazla yaklaşık 5-6 aydır değişen bir şey yok. Hatta biraz daha yukarı çıkıyor. Ama yakın Ülkeler ne şekildedir. Bunun cevabını hocamdan alacağız ama orta doğudan tam kabul edilemez bir şey özellikle ben her gün o bebek cinayetleri çocukların cinayetlerini görünce çok üzülüyorum. Biz ülke olarak elimizden geleni yapıyoruz. Siyaset bu noktada en büyük tepkidir. Uluslararası arenalarda veriyor” dedi.>>>Mustafa Bayer  
Reklamı Geç
Sayın Gayrimenkul