Çanakkale Muharebeleri’nin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, tarihi arşivler savaşın insani boyutuna dair yeni ve çarpıcı bilgiler sunmaya devam etmektedir. Bu belgelerden biri olan 2. Tümen 1. Alay 3. Tabur Doktoru Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi’nin harp ceridesi (savaş günlüğü), 19 Mayıs 1915 taarruzu sonrası yaşananların acı bir vesikası niteliğindedir.

Çanakkale Kara Savaşı’nın ilk ve son ateşkesi sırasında 2. Tümen 1. Alayı’na bağlı 3. Tabur doktorunun raporundaki detaylar savaşın şiddetini yansıtıyor. Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi’nin kanlı taarruzu anlattığı raporunda “Muharebe sahasındaki koku dayanılmazdı. Koku nedeniyle asker iş yapmaktan imtina etmekteydi” ifadeleri yer alıyor.
Stratejik Hamleler ve Tarihi Taarruz Kararı
Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdür Yardımcısı Dr. İsmail Sabah’ın aktardığı bilgilere göre, 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkarma yapan Anzak Kolordusu’na karşı Türk birliklerinin ilk taarruzları, düşmanın donanma desteği ve tahkim edilmiş siperleri nedeniyle istenen sonucu vermemiştir. Bu sürecin ardından 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey, 3 Mayıs 1915’te “Bir adım dahi geri gitmek yoktur” şeklindeki tarihi emrini vererek cephedeki kararlılığı pekiştirmiştir.
Dönemin Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın da sürece dahil olmasıyla, Arıburnu’ndaki düşmanın kesin olarak denize dökülmesi amacıyla 19 Mayıs 1915’te geniş çaplı bir taarruz düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Bu amaçla İstanbul’dan bölgeye takviye birlikler sevk edilmiştir.

Çanakkale Kara Savaşı’nın ilk ve son ateşkesi sırasında 2. Tümen 1. Alayı’na bağlı 3. Tabur doktorunun raporundaki detaylar savaşın şiddetini yansıtıyor. Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi’nin kanlı taarruzu anlattığı raporunda “Muharebe sahasındaki koku dayanılmazdı. Koku nedeniyle asker iş yapmaktan imtina etmekteydi” ifadeleri yer alıyor.
Keşif Uçuşlarıyla Avantajını Yitiren Baskın
Planlanan taarruz, 19 Mayıs sabahı saat 03.30’da süngü hücumuyla gerçekleştirilecek bir baskın olarak tasarlanmıştı. Ancak, cepheye sevk edilen 2. Tümen’in hareketliliği İngiliz keşif uçakları tarafından tespit edilmiş ve Anzak birlikleri muhtemel bir saldırıya karşı uyarılmıştı. Dr. Sabah’ın belirttiğine göre, Türk topçusunun alışılmadık bombardımanı ve alınan istihbarat neticesinde Anzak askerleri, o gece normalden yarım saat önce silah başı yaparak mevzilerinde hazır beklemiştir.
Türk birlikleri süngü hücumuna geçtiğinde, hazırlıklı olan Anzak askerlerinin yoğun ateşiyle karşılaşmıştır. Bu durum, planlanan baskını büyük bir katliama dönüştürmüş ve Avustralya resmi tarihinde dahi bu şekilde nitelendirilmiştir. 20 Mayıs sabahı sona eren taarruz sonucunda, 42 bin kişilik Türk kuvvetinden yaklaşık 10 bin asker şehit düşmüş veya yaralanmıştır.

Çanakkale Kara Savaşı’nın ilk ve son ateşkesi sırasında 2. Tümen 1. Alayı’na bağlı 3. Tabur doktorunun raporundaki detaylar savaşın şiddetini yansıtıyor. Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi’nin kanlı taarruzu anlattığı raporunda “Muharebe sahasındaki koku dayanılmazdı. Koku nedeniyle asker iş yapmaktan imtina etmekteydi” ifadeleri yer alıyor.
Bir Tabibin Gözünden Savaş Alanı: “Muharebe Sahasındaki Koku Dayanılmazdı”
Taarruzun ardından muharebe alanında kalan binlerce şehit, salgın hastalık riski gibi ciddi bir tehlike oluşturmuştur. Bu durum, tarafları 24 Mayıs 1915’te, savaşın ilk ve son resmi ateşkesini yapmaya mecbur bırakmıştır. Yaklaşık 9 saat süren bu ateşkes sırasında, şehitlerin defnedilmesi için yoğun bir çalışma yürütülmüştür.
İşte bu noktada, Tabip Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi’nin raporu devreye girmektedir. Raporunda o anları şu ifadelerle ölümsüzleştirmiştir:
“Muharebe sahasındaki koku dayanılmazdı. Koku nedeniyle asker iş yapmaktan imtina etmekteydi. Kimi zaman nasihatle, kimi zaman da cebren yani zor kullanılarak bu arada sahasında şehitlerin definleri gerçekleştirildi. Taşınabilenler açılan noktalara taşındı. Taşınması mümkün olmayanlar ise bulundukları mahale defnedildi.”
Bu trajik tabloyu, o gün alanda bulunan Yeni Zelandalı Tabip Yarbay Percy’nin anıları da doğrulamaktadır: “Türk ölüleri o kadar sık yatmaktaydı ki onlara değmeden geçmek neredeyse imkansızdı.”
Yüzbaşı Mehmet Cemil Efendi gibi isimsiz kahramanların bıraktığı bu raporlar, Çanakkale Savaşları’nın yalnızca stratejik bir zafer olmadığını, aynı zamanda akıl almaz zorluklar ve büyük fedakarlıklar üzerine kurulu bir vatan müdafaası olduğunu kanıtlayan paha biçilmez belgeler olarak tarihteki yerini korumaktadır.