Eskişehir’in Seyitgazi ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve geçmişi Milattan Önce 3200’lü yıllara dayanan Küllüoba Höyüğü’ndeki arkeolojik çalışmalar, binlerce yıl önce Anadolu’da yaşayan insanların iklim krizlerine karşı geliştirdiği etkileyici adaptasyon yeteneklerini gözler önüne seriyor. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Küllüoba Höyüğü Kazı Başkanı Prof. Dr. Murat Türktekin liderliğindeki ekip, bölgedeki İlk Tunç Çağı toplumunun kuraklık dönemlerinde hayatta kalabilmek için bilinçli ve stratejik adımlar attığını kanıtlayan önemli bulgulara ulaştı.
Kuraklığa Karşı Geliştirilen Bilinçli Stratejiler
Prof. Dr. Murat Türktekin, yaptıkları analizler sonucunda elde ettikleri verilerin, günümüzün küresel iklim sorunlarına tarihsel bir perspektif sunduğunu belirtti. Prof. Dr. Türktekin, “Küllüoba’da yaşayanların, kuraklık dönemlerinde tarımsal üretimde arpa ve buğday gibi ürünler yerine, suya çok daha az ihtiyaç duyan kara burçağı tercih ettiklerini tespit ettik. Aynı şekilde hayvancılık faaliyetlerinde de kuraklığa daha dayanıklı olan keçinin, koyuna göre önceliklendirildiğini gördük. Bu bulgular, Küllüoba halkının varlığını sürdürmesinin temelinde yatan sırrın, zorlu iklim koşullarına uyum sağlamak ve yaşam biçimlerini bu şartlara göre şekillendirmek olduğunu açıkça göstermektedir,” ifadelerini kullandı.

Eskişehir’de yaklaşık 5 bin 200 yıl önce insan topluluklarının yaşadığı değerlendirilen Küllüoba Höyüğü’nde Kazı Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Murat Türktekin, “Kuraklık döneminde Küllüoba’da arpa ve buğday yerine kara burçak tercih edildiğini, hayvancılıkta ise koyun yerine keçinin tercih edildiğini belirledik” dedi.
Tarih Öncesi Dönemde Planlı Şehircilik ve Gizemli Yapılar
Küllüoba, yaklaşık 5 bin 200 yıl önce kurulduğunda dahi planlı ve tasarlanmış bir yerleşim yeri olma özelliği taşıyordu. Ortak duvarlara sahip, bitişik nizamda inşa edilmiş ve dışa kapalı bir mimari düzen, dönemin toplumsal yaşamı hakkında önemli ipuçları sunuyor. Kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan en dikkat çekici bulgulardan biri ise M.Ö. 3200-2900 yılları arasına tarihlenen yapıların bilinçli bir şekilde özel bir toprakla gömülmüş olması. Prof. Dr. Türktekin, bu durumu şöyle açıkladı: “Yerleşimin etrafında bulunan ve ‘kaliş’ adını verdiğimiz kırmızı renkli toprağın, özel olarak kazılıp evlerin içine doldurulduğunu saptadık. Bu eşine az rastlanır uygulama, yapıların çatıları hariç neredeyse tüm unsurlarıyla günümüze kadar korunmasını sağlamıştır. Bu işlemin koruma amaçlı mı, yoksa dönemin iklimsel veya ritüelistik bir gerekliliği mi olduğu henüz netlik kazanmadı; ancak bu durum, o dönemde ne denli organize ve büyük bir iş gücünün olduğunu kanıtlamaktadır.”

Eskişehir’de yaklaşık 5 bin 200 yıl önce insan topluluklarının yaşadığı değerlendirilen Küllüoba Höyüğü’nde Kazı Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Murat Türktekin, “Kuraklık döneminde Küllüoba’da arpa ve buğday yerine kara burçak tercih edildiğini, hayvancılıkta ise koyun yerine keçinin tercih edildiğini belirledik” dedi.
Kırmızı Rengin Sembolik Anlamı ve Sosyal Yaşam
Yapıların gömülmesinde özellikle kırmızı renkli toprağın seçilmiş olması, bu rengin dönemin kültüründe sembolik bir anlam taşıdığına işaret ediyor. Daha önceki bulgularda kapların ve muhtemelen tekstil ürünlerinin boyanmasında da kırmızı rengin kullanıldığına dair kanıtlar elde edilmişti. Bu durum, kırmızının Küllüoba toplumu için özel bir yere sahip olduğunu düşündürmektedir. Kazılar, aynı zamanda her evin bir üretim merkezi olarak işlev gördüğünü, dokumacılık, tahıl öğütme ve alet yapımı gibi faaliyetlerin ev içinde gerçekleştirildiğini de ortaya koymaktadır.