Dostlar Meclisi’nin Başkanı sn. Ahmet Değer Konya, “Şu saatte, Zafer Müzesi önünde toplanıyoruz.” Yeter mi? yetmez tabi! Daha sonra pek çok hatırlatmalar ama gene de bir iki dakika geç kaldım belirtilen saate. Diyeceksiniz ki; bir iki dakikanın ne önemi var. Eskidendi o deseniz de Ahmet bey için çok önemlidir; denilen saatte toplanmak, bir arada olmak.
Cümbür cemaat yola düştük. Şakalaşmalar, takılmalar gırla… Maksat muhabbet olsun, yoksa vakit boşa geçiyor. İnsan hem öğreniyor hem de öğrendiklerini depoluyorsun farkında olmadan; günün birinde çıkıveriyor ortaya…
Öğle yemeğini Sucuk Müzesi’nin yemekhanesinde yedik.
Çok leziz yemekler hazırlamışlar! Dostlar Meclisi’nin geleneği; her yemekten sonra Yasin-i şerif okunur, dualar edilir. Kocaşaban ailesinin rahmete erenlerine, Afyon’a hizmet etmiş gönlü güzel insanlarına ve Cumhuriyeti kuran, bu cennet vatanı bizlere bırakan, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, tüm şehitlerimize dualar edildi…
Benim gençliğimde marka olarak iki kasap vardı; Cumhuriyet Kasabı ve İpek Kasabı. Hala ikisi de hizmet vermeye devam ediyorlar…
Rahmetli kasap Ahmet başkaydı; Afyon’un eşrafı, politikacıları onunla beş on dakikalığına başlayıp, saatler süren muhabbetine doyamazlardı. Rahmetli Ahmet bey de yaratılıştan, köklü aileden aldığı görülmeyen ama hissedilen “Sevgi helezonları” vardı onu kuşatan. Afyon’un gündemi sanki orada belirlenirdi. Şimdi genç kuşakta aynı izde yola devam ediyor…
Kaşgarlı Mahmut Divan-u Lugati’t Türk’te sucuğun yapılışına değinir: baharat, pirinç, et dönülür bumbar yapılırmış. Hatta suğuk sözcüğü zamanla sucuk’a dönüşmüş.
Şimdi de etlerin, baharatlarla karıştırılıp, bağırsağa doldurulmasıyla devam ediyor.
Afyon, Kayseri uzun yıllar rekabet içindeler… Sucukta yıllardır onların önüne geçtik. Pastırmada ise kafa kafaya bir yarış sürmekte. Bu konuda uzman bir arkadaş geçen hafta misafirim oldu; Cumhuriyet pastırması ikram ettik: bu daha leziz, çünkü pastırmanın içindeki çemen oranı tarifsiz bir tat bıraktı damağımda! Ne diyelim hayırlı olsun. Bu sözcüğü onun ağzından duymak benim gururum oldu.
Müze 1060 metrekarelik bir alana kurulmuş. 1920 yılından beri işletme hizmetini sürdürüyor. Firma o yıldan beri kullandığı tüm araç ve gereçten örnek olarak müzeye koymuşlar. Çocukların ilgisini çekebilecek boğa ve inek bibloları onları bekliyor.
1943 model, taşımada kullandıkları bir araç sanki fabrikadan yeni çıkmış görünümüyle sizleri selamlıyor, siz bakmasanız bile.
Afyon eski sebze halinde bir dünyamız vardı. Su içme bahanesiyle onu görmeye gider, avucumuza akan suyu kana kana içer, içimiz huzur dolardı. Zaman zam da onun çevresinde oynardık.
Hal yıkıldıktan sonra kayboldu diye hayıflanırdık! yine Onu görkemli haliyle karşımda bulmak benim için büyük sürpriz oldu. Gençliğime, çocukluğuma götürdü beni…
Afyon ve Kayseri yarışa dursun daha önce Anadolu’nun bir çok ilinde de sucuk imalatı yapılmış.
Eskişehir’in Dövme Sucuğu, Aydın’ın Deve Sucuğu, Tokat’ın Bez Sucuğu bunlara örnek… Avrupa’da sosis ve salam iki binlik reçete!…
Konfüçyüs:
“Duydum unuttum
Gördüm hatırladım
Yaptım öğrendim” demiş yüz yıllar öncesinden.
Afyonlu Kocaşaban Ailesi, atalarından gördüklerini unutmamış, hatırladıklarını uygulamış Cumhuriyet Sucuğu markasını tanıtmış tüm dünyaya. Almanya’da imalathane açtıklarını basından izlemiştim. Atalarımız ne demiş: “Uzayan kol bizden olsun.” Yine atalarımız: “Kıskanmayalım, çalış senin de olur” demiş. Bunları gerçekleştirecek yetişmiş personelde var: Yol alalım nurlu ufuklara…
Müzeyi 30 bin kişinin ziyaret ettiğini yazılı kaynaklardan öğrendim.
Ben, Kocaşaban Ailesinin Miras Kültürüne hizmet olarak algıladım. Genç kuşağın Anadolu Kaplanları Yavuz ve Mehmetler kolay gelsin, yolları açık ve bereketli olsun.
Mutlu kalınız….