Avrupa ülkelerinde tarım ve hayvancılığın yalnızca ekonomik bir faaliyet olarak görülmediğine dikkat çeken Uysal, “Avrupa’da çiftçiler, yalnızca 90 bin tonluk et ve hayvansal ürün ithalatı gündeme geldiğinde meydanlara inmekte, traktörleriyle başkentleri kilitlemekte ve hükümetlerden yerli üreticiyi koruyan politikalar talep etmektedir. Çünkü Avrupa, tarımı ve hayvancılığı yalnızca bir ekonomik faaliyet değil; ulusal güvenlik, gıda egemenliği ve toplumsal istikrar meselesi olarak görmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
“ON BİNLERCE TON ET İTHALATINA NEDEN SESSİZ KALINMAKTADIR?”
Uysal, Türkiye’de ise çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu belirten Uysal, uluslararası raporlara göre 2026 yılında yaklaşık 450 bin baş sığır ve 70 bin ton kırmızı et ithalatı öngörüldüğünü hatırlattı: “Türkiye’de ise tablo çok daha vahimdir. Uluslararası resmi raporlara ve sektör verilerine göre Türkiye, 2026 yılında yaklaşık 450 bin baş sığır ve 70 bin ton kırmızı et ithal edecektir. Bu rakamlar, Türkiye’yi canlı hayvan ithalatında dünyanın en üst sıralarına taşırken; yerli üretici ise sessizce üretimden çekilmeye zorlanmaktadır. Avrupa’da çiftçiler 90 bin tonluk ithalat için ayağa kalkıyorken, Türkiye’de yüz binlerce canlı hayvan ve on binlerce ton et ithalatına neden sessiz kalınmaktadır?”
“HAYVANCILIKTA İTHALAT, BİR POLİTİKA DEĞİL, İFLASTIR”
Yerli üreticinin artan yem ve girdi maliyetleri altında ezildiğini ifade eden Uysal, damızlık hayvanların kesime gönderilmesinin üretim kapasitesini bilinçli biçimde daralttığını savundu: “Bugün gelinen noktada: Yerli üretici, artan yem ve girdi maliyetleri altında ezilmektedir. Damızlık hayvanlar kesime gitmekte, üretim kapasitesi bilinçli şekilde daraltılmaktadır. Et ve Süt Kurumu üzerinden yürütülen ithalat politikaları, geçici fiyat baskılama amacıyla kalıcı yapısal sorunları derinleştirmektedir. Hayvancılık, planlı üretimden koparılmış; ithalatla yönetilen bir kriz alanına dönüştürülmüştür. Bu politika; ne üreticiyi korumaktadır, ne tüketiciye ucuz ve sağlıklı gıda sunmaktadır, ne de Türkiye’nin gıda güvenliğini sağlamaktadır. Açıkça ifade ediyoruz: Hayvancılıkta ithalat, bir politika değil; iflastır. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey ithalata dayalı geçici pansumanlar değil, Yerli üretimi esas alan, yemden damızlığa kadar bütüncül ve planlı bir hayvancılık politikasıdır.”
“ÇİFTÇİYİ VE BESİCİYİ MERKEZE ALAN POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ”
Açıklamasının sonunda siyasi iktidara çağrıda bulunan Uysal, hayvancılığın bir kriz yönetimi alanı olmaktan çıkarılarak stratejik bir sektör olarak ele alınması gerektiğini vurguladı: “Siyasi iktidarı; Yerli üreticiyi göz göre göre tasfiye eden bu ithalatçı anlayışı terk etmeye, Avrupa’da olduğu gibi çiftçiyi ve besiciyi merkeze alan politikalar geliştirmeye, Hayvancılığı bir kriz yönetimi alanı olmaktan çıkarıp stratejik bir sektör olarak ele almaya çağırıyoruz. Türkiye üretir. Yeter ki ithalat lobilerinin değil, çiftçinin sözü esas alınsın.”
