Küresel piyasalardaki belirsizliğin 2025 yılına kıyasla azalmasının, 2026 yılına daha güçlü bir başlangıç yapılabileceğine dair önemli bir sinyal verdiğini ifade eden Öz, “2026 yılında Türkiye ekonomisini şekillendirecek hem küresel hem de ulusal düzeyde pek çok unsur bulunuyor. Ancak yılın sonuna yaklaştığımız bu günlerde mevcut ekonomik göstergeler 2026 yılının nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor. Küresel piyasalardaki belirsizliğin 2025 yılına göre nispeten azalması, 2026 yılına daha iyi konumda başlayacağımızı gösteriyor. Türkiye ekonomisi açısından son dönemde CDS primindeki gerileme ve fonlama koşullarındaki iyileşme, beklentiler açısından olumlu bir görünüme işaret ediyor” dedi.
“ARALIK AYINA İLİŞKİN BEKLENTİLERDE İYİLEŞME GÖRÜLÜYOR”
Enerji maliyetlerine de dikkat çeken Prof. Dr. Öz, küresel piyasalarda petrol fiyatlarının aşağı yönlü seyrinin sürmesinin, 2026 yılında Türkiye’nin ödemeler dengesi üzerinde rahatlatıcı bir etki oluşturacağını belirtti. Enflasyonda son dönemde gözlenen gerilemenin önemli bir gelişme olduğunu dile getiren Öz, “Küresel piyasalarındaki petrol fiyatlarının aşağı yönlü seyri, 2026 yılında enerji maliyetlerini azaltarak ödemeler dengesi üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Enflasyona ilişkin rakamlar talepteki canlılığın korunduğunu gösterse de son açıklanan Kasım ayı aylık enflasyon yüzde 0,87’ye gerilediği, Aralık ayına ilişkin beklentilerde de iyileşme görülüyor” değerlendirmesinde bulundu.
“OVP’DE BÜYÜME YÜZDE 3,8 ORANINDA GERÇEKLEŞECEĞİ ÖNGÖRÜLÜYOR”
Orta Vadeli Program’da 2026 yılı için öngörülen yüzde 3,8’lik büyüme hedefini de hatırlatan Öz, önümüzdeki dönemde enflasyondaki düşüş eğiliminin kalıcı hale gelmesinde para ve maliye politikalarının eş güdüm içinde yürütülmesinin kritik önemde olacağını vurguladı: “Bunula birlikte gelecek yıla ilişkin OVP’de büyüme yüzde 3,8 oranında gerçekleşeceği öngörülüyor. Önümüzdeki yıl enflasyondaki düşüş eğiliminin devam etmesi ve bu eğiliminin kalıcı hale gelmesinde, para ve maliye politikalarının eş güdüm içinde sürdürülmesi daha da önemli hale geliyor. Sonuç olarak kur, faiz ve enflasyon dinamikleri, 2026 yılında da Türkiye ekonomisinin temel gündemini oluşturmaya devam edeceği görülüyor.”
“DENİZLİ, EKONOMİK YAPIYI DOĞRUDAN ETKİLİYOR”
Denizli ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Prof. Dr. Öz, ilin ihracat yapan şehirler arasında sekizinci sırada yer almasının ekonomik yapıyı doğrudan etkilediğini ifade etti. 2025 yılında dış talepteki zayıflık, artan girdi maliyetleri ve özellikle tekstil gibi emek yoğun sektörlerde yaşanan rekabet kaybının Denizli’de daha yoğun hissedildiğini belirten Öz, “Bu tablo karşısında, Denizli için katma değeri yüksek üretime geçiş zorunluluğu önem kazanmaktadır” dedi. Öz, sanayinin rekabet gücünü artıracak verimlilik odaklı çözümler ile yeşil ve dijital dönüşümün önümüzdeki dönemde öncelikli gündem maddeleri olması gerektiğini belirterek, 2026 yılında küresel talepteki olumlu seyrin devam etmesi ve finansal göstergelerdeki iyileşmenin sürmesi halinde, özellikle ihracatçı Denizli firmaları için daha destekleyici bir ekonomik ortam oluşabileceğini sözlerine ekledi.
