“AFYON’U HATIRLAMAK, BİR LİDERİ DEĞİL, ONUN TEMSİL ETTİĞİ TARİHSEL BİLİNCİ HATIRLAMAKTIR”
Kocaeli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şirin, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü dolayısıyla Gazete 3’e özel bir röportaj verdi. Şirin, Atatürk’ün tarih bilincini “geçmişe bir hamasetle değil, derin bir farkındalıkla bakabilmenin adı” olarak tanımladı ve Afyonkarahisar’ın Kurtuluş Savaşı’ndaki yerini “bir milletin sömürgeleşmeye karşı direnişinin ete kemiğe büründüğü yer” şeklinde ifade etti.
ATATÜRK’ÜN TARİH BİLİNCİNE DAİR EN BELİRGİN ÖZELLİK: DERİN FARKINDALIK

Prof. Dr. İbrahim Şirin, Atatürk’ün tarihe bakışının en belirgin özelliğini şu sözlerle açıkladı: “Atatürk’ün tarih bilinci, geçmişe bir hamasetle değil, derin bir farkındalıkla bakabilmenin adıdır. O, tarihi yalnızca geçmişin hikâyesi olarak değil, bir milletin kendi varoluşunu anlamasının ve geleceğini kurmasının aracı olarak görmüştür. Atatürk için tarih, övünmek veya sövmek için değil, kendimizi iyileştirmek için okunur.” Şirin, bu anlayışın tarihi duygusal bir alan olmaktan çıkarıp toplumsal bir bilinç mekânına dönüştürdüğünü vurguladı: “Atatürk, milletin köklerine güvenmeden çağdaşlaşamayacağını biliyordu; ama aynı zamanda geçmişe kör bir bağlılığın da ilerlemeyi engelleyeceğini fark etmişti. Bu yüzden onun tarih yaklaşımı, eleştirel olduğu kadar kurucudur da: Geçmişi yargılamadan ama sorgulayarak, tarihin içinden bir yeniden doğuş imkânı çıkarmıştır.” Atatürk’ün tarih çalışmalarının somut örneklerini de sıralayan Şirin, şöyle devam etti: “Atatürk’ün tarih çalışmaları Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşu, tarih kongreleri, ders kitaplarının yeniden yazılması; bu bilincin somut tezahürleridir. Onun gözünde tarih, yalnızca bilgi değil, bir irade meselesidir. Çünkü tarih bilinci olmayan milletler, kendi kaderlerini başkalarının yazdığı hikâyelerin içinde yaşamak zorunda kalırlar.”
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE ÇIKARILMASI GEREKEN DERSLER

Prof. Dr. İbrahim Şirin
Prof. Dr. Şirin, günümüz Türkiye’sinde Atatürk’ün tarih anlayışından çıkarılması gereken en temel dersi şu şekilde özetledi: “Bugün Atatürk’ün tarih anlayışından çıkaracağımız en temel ders, tarihin bir propaganda aracı değil, bir düşünme biçimi olduğudur. Tarih, toplumların kendi geçmişleriyle hesaplaşma biçimidir. Atatürk, tarihi bu yönüyle bir öz-eleştiri alanı haline getirmiştir: Kendi hatalarını görebilen, kendi zaaflarını tahlil edebilen bir milletin geleceği sağlam olur.” Tarih eğitimindeki mevcut durumu eleştiren Şirin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki bizde tarih çoğu zaman kronolojiden ibaret, ezberlenen bir ders haline getirilmiştir. Oysa Atatürk, tarih öğretimini bir düşünme biçimine dönüştürmek istemiştir. Kronolojik ezber, insanı düşünmekten alıkoyar; olayların nedenini ve sonucunu kavramayan bir toplum, aynı hataları tekrarlamaya mahkûmdur.” Şirin, tarihin yalnızca “ne oldu”yu değil, “neden oldu” ve “nasıl olabilirdi” sorularını da sordurması gerektiğini belirtti: “Bu yüzden tarih, yalnızca ‘ne oldu’yu anlatmakla yetinmemeli; ‘neden oldu’ ve ‘nasıl olabilirdi’ sorularını da sordurmalıdır. Atatürk’ün tarih anlayışında amaç, geçmişi bilmekten çok, geçmişten öğrenmektir. Bu da ancak analitik düşünceyle mümkündür.” Genç kuşaklara yönelik çağrısını da yineleyen Şirin, “Bugün tarih eğitiminde Atatürk’ün açtığı bu yolu yeniden hatırlamak zorundayız. Genç kuşakları kronolojinin değil, düşüncenin içine çağırmak gerekiyor. Çünkü bir ulusun hafızası, rakamlarla değil, anlamla korunur” dedi.
10 KASIM’DA AFYON’U HATIRLAMANIN ÖNEMİ

Prof. Dr. İbrahim Şirin, 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken Afyon’un Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü hatırlamanın neden önemli olduğu sorusuna şu yanıtı verdi: “Afyon, Türk tarihinin yalnızca bir cephe hattı değil, bir hafıza mekânıdır. Burası, bir milletin sömürgeleşmeye karşı direnişinin ete kemiğe büründüğü yerdir. Büyük Taarruz’un başladığı bu topraklar, sadece bir savaşın değil, bir zihinsel devrimin de başlangıcı olmuştur.”

Afyon’u yeniden düşünmenin anlamını da açıklayan Şirin, şunları kaydetti: “Afyon’u bugün yeniden düşünmek, onu sadece bir zaferin sahnesi olarak değil, ulusal bilincin doğduğu bir bilinç coğrafyası olarak yeniden kurmaktır. Bu şehir, işgale karşı direnişin olduğu kadar, teslimiyetin reddinin de mekânıdır. O nedenle Afyon, sadece bir tarihsel olayın değil, bir varoluş bilincinin adıdır.” Şirin, 10 Kasım’da Afyon’u hatırlamanın liderden öte bir anlam taşıdığını vurguladı: “Atatürk’ü 10 Kasım’da anarken Afyon’u hatırlamak, bir lideri değil, onun temsil ettiği tarihsel bilinci hatırlamaktır. Afyon’un yeniden anlamlandırılması, sömürgeleşmeye karşı verilen direnişin toplumsal hafızadaki yerini tazelemek demektir.”
HAFIZAYI YENİDEN DÜZENLEMEK

Afyon’un yeniden inşasının yalnızca fiziki bir düzenleme olmadığını belirten Şirin, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu da ancak mekânın yeniden düzenlenmesiyle (müzeleri, anıtları, yürüyüş yolları ve eğitim alanlarıyla) mümkün olur. Ancak burada yeniden düzenlemeden kastedilen yalnızca fiziki bir düzenleme değildir. Asıl mesele, hafızayı yeniden düzenlemektir. Afyon, yalnızca geçmişin bir sayfası değil, bugünün ve yarının da düşünsel dayanak noktası olmalıdır. Çünkü bir millet, hafıza mekânlarına sahip çıkmadıkça kendi kimliğini diri tutamaz.”

Prof. Dr. Şirin, son olarak şu mesajı verdi: “Afyon’un yeniden kurgulanması, tarihin övünmek için değil, kendini iyileştirmek için kullanılması gerektiğini hatırlatır. Bu topraklar bize sadece ne yaşandığını değil, neyi unutmamamız gerektiğini öğretir. Afyon’un taşıdığı anlam, bir milletin yorgun düşmüş benliğini yeniden dirilten o tarihsel bilinçtir. Ve işte o bilinç, bugün hâlâ Türkiye’nin geleceğini kuracak en güçlü temeldir.”

