BBC’den Güven Özalp’in haberine göre, AB içişleri ve adalet bakanları tarafından alınan kararlar Türkiye’den yapılacak sığınma başvurularını da etkileyecek.
İç politikada aşırı sağın göçü propaganda malzemesi olarak yoğun şekilde kullanması AB ülkelerini mevcut kuralları daha da sıkılaştırmaya itti.
Bu kararların kural dışı göçün, en üst seviyede olduğu 2015 dönemine kıyasla çok düşük bir seviyede olmasına rağmen alınması dikkat çekiyor.
AB Dönem Başkanı Danimarka’nın kabul edilmesi için yoğun çaba harcadığı kararlar arasında en dikkat çekenlerden biri, birlik sınırları dışında “geri dönüş merkezleri” kurulmasına olanak sağlayan düzenleme.
Üçüncü ülkelerde kurulacak bu merkezlere sığınma başvuruları reddedilenler ve AB ülkelerinde kural dışı şekilde kalanlar gönderilecek.
Bu kişiler ilgili merkezlere gönderildikten sonra, ilgili ülkeyle yapılan anlaşmanın koşullarına bağlı olarak, sınır dışı edilene dek bu merkezlerde tutulabilecek.
Danimarka Göç Bakanı Rasmus Stoklund, “Avrupa’da sığınma hakkı olmayan kişileri reddedebileceğiz ve böylece onları daha hızlı geri göndermemizi sağlayan mekanizmalar ve prosedürler oluşturabileceğiz” dedi.
‘Acımasız ve uygulanamaz’
Uluslararası Af Örgütü’nden Olivia Sundberg Diez ise AB ülkelerinin geri dönüş merkezlerime ilişkin yaklaşımını acımasız ve uygulanamaz olarak niteliyor.
Diez’e göre, “insanların hiçbir bağlantılarının olmadığı ve uzun süre gözaltında tutulabilecekleri ülkelere zorla gönderilmeleri uluslararası hukukun koruma hükümlerinin ihlali” anlamına geliyor.
AB’nin yaklaşımını ABD’deki uygulamalara benzeten Diez şunları söyledi:
“Uluslararası Af Örgütü, öneriye ilişkin nihai kararını henüz almamış olan Avrupa Parlamentosu’nu, bu yaklaşımdan vazgeçmeye ve insan haklarını, yapılacak müzakerelerin merkezine yerleştirmeye çağırıyor.”
AB sığınma başvurularının, birlik sınırları dışında işleme alınmasını sağlayacak düzenlemeye de yeşil ışık yaktı.
Böylelikle sığınma başvuruları AB ülkelerinin anlaşma yapacağı üçüncü ülkelerde oluşturulacak merkezlerde değerlendirilecek.
AB daha önce de bu doğrultuda adım atmak istediyse de yasal zorluklar bunları frenlemişti.
Son örnek olarak İtalya, Arnavutluk’la bu yönde bir anlaşma yapmış ancak Avrupa ve İtalyan yargısı olumsuz görüş beyan etmişti.
Stoklund, “Artık üye ülkelerin üçüncü ülkelerle kabul merkezleri ve diğer çözümler oluşturabilmeleri için yasal çerçeveye sahibiz” dedi.
Sınır dışı etme kuralları da yenilenecek. Buna göre AB sınırları içinde kalma hakkı bulunmayanların gözaltı süreleri uzatılabilecek.
Bu kişilere giriş yasağı uygulanabilecek ve evleri aranıp eşyalarına el konulabilecek.
AB dışındaki bir ülkeden sığınma talep edebilecek konumda olanların birlik ülkelerine başvuruları da hemen reddedilebilecek.
Stoklund’a göre sığınma başvuruları reddedilen ve AB sınırlarını terk etme emri verilen her dört göçmenden üçü Birlik sınırları içinde kalmaya devam ediyor.
Mülteci başına 20 bin euro
Göç konusunda dayanışma havuzu oluşturulması da AB’nin yeni kararlarından.
Buna göre göç baskısı altında olmayan ülkeler, AB’ye kural dışı girişlerin en yoğun olduğu Kıbrıs, Yunanistan, İspanya ve İtalya’ya havuz aracılığıyla destekte bulunacak.
Bu destek mültecilerin giriş noktalarından farklı ülkelerde yeniden yerleştirilmesi şeklinde olabilecek.
Mülteci almak istemeyen ülkeler ise ödeme yapmak durumunda kalacaklar.
AB tarafından 2026 için belirlenen oranlara göre 21 bin göçmenin yeniden yerleştirilmesi planlandı.
Finansal destek için belirlenen miktar ise 420 milyon euro.
Bu da mülteci almak istemeyen ülkelerin reddettikleri mülteci başına 20 bin euro ödeyeceği anlamına geliyor.
Türkiye güvenli ülkeler listesinde
AB tarafından oluşturulan güvenli üçüncü ülke uygulamasının kapsamı da genişletildi.
AB’nin listesinde Bangladeş, Fas, Hindistan, Kolombiya, Kosova, Mısır ve Tunus yer alıyor.
Bu listede yer almak, bu ülkelerden AB ülkelerine yapılan sığınma başvurularının daha hızlı karara bağlanması sonucunu doğuruyor.
Başvurulara verilen yanıtların tamamına yakını da olumsuz oluyor.
Türkiye de AB tarafından güvenli üçüncü ülke olarak görülüyor.
Bunun nedeni ise AB’ye aday olan ülkelerin otomatik olarak güvenli ülke olarak kabul ediliyor olması.
AB adayı bir ülkenin güvenli olarak değerlendirilmemesi ancak üç koşulda mümkün.
Ülkede uluslararası veya iç silahlı çatışma durumu olması, temel hak ve özgürlükleri etkileyen kısıtlayıcı önlemlerin alınmış olması ya da AB ülkelerinin, aday ülkeden gelen başvuru sahiplerine ilişkin olumlu kararlarının oranının %20’den fazla olması.
Avrupa Birliği Sığınma Ajansı’nın (EUAA) 2024 verilerine göre Türkiye’den yapılan sığınma başvurularının kabul oranı %17’ydi.
Türkiye’nin güvenli üçüncü ülke olarak kabul edilmesi, AB ülkelerine yapılan sığınma başvurularının istisnai durumlar dışında kabul edilme olasılığının düşük olduğu anlamına geliyor.
AB Göç Komiseri Magnus Brunner, alınan kararların mevcut düzenlemelerin eksik parçalarını tamamladığı ve göç ve iltica politikasında bir dönüm noktası olduğu görüşünde.
Kararların yürürlüğe sokulabilmesi için Avrupa Parlamentosu’nun da onayı gerekiyor.
