Sevgili Okurlarım,
24 Kasıma sadece takvim yapraklarında bir sayfa olarak değil; Bir milletin aydınlanma sözleşmesinin imzalandığı gün olarak bakalım. Bu tarih, sadece bir günü değil, bir devrimi simgeler.
1928 yılında TBMM Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e, Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını verdi. Böylece Mustafa Kemal Atatürk ,Başkomutan ve Devlet Kuruculuğundan sonra Başöğretmen oldu.
Bu ünvan, O’nun eğitime verdiği değeri en somut biçimde ortaya koyan onur nişanesidir.
Bugün, 24 Kasım’ı kutlarken, sadece Başöğretmeni ve öğretmenlerimizi anmakla yetinemeyiz.
Klişe bir teşekkürden ibaret kalan kutlamaların ötesine geçmek zorundayız. Çünkü eğitim kalitesi, bir ülkenin sadece okuma yazma oranı değil; ekonomideki rekabet gücünü, sanattaki derinliğini, demokrasideki olgunluğunu ve bilimsellikteki sıçrayışını belirleyen ana damardır.
***
Eğitim Milli Kalkınma Stratejimiz Olmalıdır.
Eğitim, bir ülkenin petrolü ya da doğal kaynakları değil, en değerli kaynağıdır. Öğretmenler ise bu kaynağı işleyen, ham bilgiyi bilgelik tohumlarına dönüştüren, en kutsal sanatkârlardır.
Eğitim kalitesini artırmak demek; sadece sınav başarısını değil, problem çözme yeteneği yüksek, eleştirel düşünen, sorgulayan ve yeni fikir üreten bireyler yetiştirmek demektir. Eğitim, sanayide katma değer, teknolojide inovasyon ve siyasette şeffaflık olarak geri döner. Bir ülkenin eğitim sisteminden mezun olan gençler; yeni bir fabrika kuracak mühendisi, uluslararası ödül alacak sanatçıyı ve toplumsal dönüşümü sağlayacak lideri yetiştirmeli.
Kısacası, kaliteli eğitim; sosyal ve ekonomik kalkınmanın tek sürdürülebilir motorudur.
Öğretmen Milletin Dönüştürücü Gücüdür.
Öğretmeni çok iyi yetiştirmeli, topluma örnek olacak bilgi ve becerilerle donatmalıyız.
Öğretmeni sadece dört duvar arasına hapseden, standart müfredatın robotu haline getiren yaklaşımlardan acilen uzaklaşılmalıdır. Öğretmenler; çağın gerektirdiği pedagojik yaklaşımlarla donatılmalı, özlük haklarıyla güçlendirilmeli ve en önemlisi sistemi dönüştürme yetkisi verilmelidir. Onlar, en ücra köşelerde bile, zor şartlar altında görev yaparken gösterdikleri fedakârlıkla sadece ders değil, aynı zamanda vatandaşlık bilinci ve adalet duygusu da inşa ederler.
Atatürk’ün meşhur deyişiyle: “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Çünkü öğretmen, sadece bilgi aktarmaz; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bireyler yetiştirir. Toplumsal değişimin ve ilerlemenin anahtarı, onların elindeki tebeşirdedir.
Öğretmen sadece şehir merkezlerinde değil, kışın karla kaplı en ücra köylerde, en zor şartlarda bile görev yapan gönül erleridir. Onlar, görev yerlerinde sadece ders anlatmazlar; kimi zaman ebeveyn, kimi zaman rehber, kimi zaman da o küçük topluluğun tek aydınlık feneri olurlar.
Onların fedakârlığı, maaş bordrolarına sığmayacak kadar büyüktür. Onlar, bir çocuğun gözündeki ışığı görme umuduyla, hayatlarını bu uğurda tüketirler.
Artık alışılmış standart kabullerin dışına çıkalım, öğretmene sadece çiçek vererek değil, onun mesleki gelişimine sürekli yatırım yapalım. Eğer bir ülkenin kaderi, bir öğretmenin parmaklarının ucundan başlıyorsa, o parmakların donanımlı, motive ve özgür olması gerekir.
24 Kasım, bize Başöğretmenimizin mirasını hatırlatır:
Eğitimde fedakârlık değil, mükemmele ulaşma çabası esastır.
Zihinlerimizi kalıplardan kurtarıp, açık zihinlerle kalkınma hamlesi başlatmak için, eğitimi siyaset üstü bir ulusal hedef olarak görüp, her alanda kalitenin artırıp, her kademedeki eğitimin tartışılamaz önceliğimiz haline gelmesiyle mümkündür. İşte o zaman her alanda müreffeh toplum seviyesine çıkarız.
Başöğretmen Atatürk’ün mirası; bize sadece saygı duruşu değil, ileriye dönük, cesur ve vizyoner bir eğitim eylemi çağrısıdır. Öğretmenlerimize hak ettikleri değeri ve kaynakları sağlayarak, hep birlikte daha kaliteli bir geleceğin kapısını açalım.
Burada, fedakârlığı ve azmi en derin hisseden bir kesimi özellikle anmalıyız: Engelli Öğretmenlerimizi.
Onlar, mesleklerini icra ederken fiziksel, bürokratik ve toplumsal önyargılar gibi çifte zorluklarla mücadele ederler. Engelleri aşarak sınıfa giren bir öğretmen; öğrencilerine sadece dersi değil, aynı zamanda yaşam azmini, kapsayıcılığı, direnci ve eşitliği de öğretir.
Onların varlığı, eğitim sistemimiz için bir dezavantaj değil, aksine en büyük ilham kaynağı ve toplumsal farkındalık dersidir. Engelli öğretmenlerimizin mesleki gelişimine ve erişilebilirlik koşullarına yatırım yapmak, eğitimde niteliği artırma vizyonumuzun samimiyet testidir.
Memleketin dört bir yanında yüreği sevgi ve bilgi dolu nice nesiller yetiştiren tüm kahraman öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü kutlu olsun! Onlar, tohumu eken, geleceği biçenlerdir.
Geleceği Eğitimle Hazırlayın!
Hayatı Engelsiz Sayın!
