‘İslam filozofu yok hüküm veren çok’ | Gazete3.com.tr
‘İslam filozofu yok hüküm veren çok’
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesinde “Hayatın Satır Araları” konferansında konuşan İslam Konferansına Üye Ülkeler ve Parlamentolar Birliği Genel Sekreteri (İKÖPAB) ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, “Bugün İslam mütefekkirimiz, İslam filozofumuz yok, İslam düşünürümüz yok ama bol miktarda hüküm vericimiz var” dedi.
EĞİTİM
01.11.2018 10:40:56
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesinde “Hayatın Satır Araları” konferansı İslam Konferansına Üye Ülkeler ve Parlamentolar Birliği Genel Sekreteri (İKÖPAB) ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından gerçekleştirildi. İslami Araştırmalar Kulübü tarafından düzenlenen konferansa AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, İslami İlimler Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Mustafa Güler, İslami İlimler Fakültesi Dekan Yardımcıları Dr. Öğr. Üyesi Fatih Çakmak ile Dr. Öğr. Üyesi Emin Uz, AKÜ akademik ve idari personeli ile birlikte öğrenciler katıldı.
GELENEKSEL İSLAM ANLAYIŞINDA DİNİ İLİMLER DİĞER İLİMLERLE BİR BÜTÜNDÜ
Hayatın Satır Araları konferansını gerçekleştiren Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, modern dünyada dini ilimler ve diğer ilimlerin birbirinden kopuk ayrı ayrı alanlar haline geldiğini söyledi. Bir saha ile ilgilenenin diğer sahaları tanımaz olduğunu ifade eden Kılıç, “Diyelim ki İslam hukuku anabilim dalı ile meşgulüz, sadece onunla ilgileniyoruz. Onun ilimler hiyerarşisi içerisinde oturduğu yer neresi? Nereye oturuyor? Ben niçin böyle bir ilim yapıyorum konusu unutulur hale geldi” diye konuştu. Geleneksel İslam anlayışında dini ilimlerin ilimin diğer dalları ile de bir bütünlük arz ettiğini dile getiren Kılıç, “Bir İbn-i Sina hem tabipti, hem filozoftu, hem de dini ilimlerle meşgul olan bir insandı. Buna biz o tevhid, o bütünleştirici dini ilimler hiyerarşisi diyoruz. Modern dünyada bu kaybedildi. Hatta aşağıya doğru parçalanma o kadar fazla devam ediyor ki dini ilimlerin içerisinde ceza hukuku uzmanı olan bir arkadaşımız bütün dini ondan ibaret zannediyor” dedi.
İNSANLARI YARGILAMADAN ÖNCE ÜST DÜZEY DOKTRİNE SAHİP OLUNMALI
İslam dünyasının bazı çevrelerinde öğretilen dini ilimlerin sadece İslam’ın pratik yönü olan hukuki yönünün olduğunu söyleyen Kılıç, şunları söyledi: “İslam dünyasının genelinde bazı çevrelerde öğretilen dini ilimler sadece İslam’ın bu pratik yönü dediğimiz hukuki yönü olunca sadece hukuk öğretildiği için neler yapılmalı, neler yapılmamalı? Cezalar ukubatlar nelerdir bunlar öğretildiği için orada o tahsili alan öğrenci bu ilmin bağlı olduğu üst şemayı bilmediği için yegâne ilim budur diyerek sokağa çıkıyor. Somali’de Afganistan’da herhangi bir başka coğrafyada elinde bir kitap, insanları yargılıyor. Sen kâfirsin, sen münafıksın, sen zındıksın, sen şusun, sen busun. Bu yargıya varmadan önce senin üst düzeyde bir doktrine sahip olman gerekiyor. O doktrin bizi birleştiren ana şemadır. Bir piramit düşünün üçgen, piramit ne olur? Yukarıya doğru yükselir ama yükseldiği kadar da alanı daralır. Aşağıya doğru indikçe alanı genişler. Dolayısıyla dini ilimlerin üst şeması dardır ama hepsini kuşatıcı bir ana şemsiye halindedir. Bizim eski metinlerimizde bu ilimler hiyerarşisine âli ilimler denir. Yani yüksek ilimler.”
“PEYGAMBER EFENDİMİZ YÜKSEK İLİMLERLE MEŞGULDÜ”
Hazreti Muhammed’in Mekke hayatında âli ilimlerle meşgul olduğunu ifade eden Kılıç, “Hazreti Peygamber Efendimizin hayatına baktığımız zaman, Mekke hayatına, Peygamber Efendimizin âli ilimlerle meşgul olduğunu görmekteyiz. Yani insanlara nasıl bir düzgün insan olunur? Nasıl düzgün bir Müslüman olunur? Sorularına Peygamber Efendimizin ontolojik tarif yaptığını görmekteyiz. O esnada bu tarifi yapan Hazreti Peygamber Efendimiz birisinin namazı, birisinin orucu, birisinin zekatı gibi konularına daha henüz inmediğini görmekteyiz. Zira birçoğunu Medine dediğimiz ikinci dönemde yani o âli ilminin inşa edildiği o iman ruhunun inşa edildiği yapının üstüne giydirilen pratikler ameller. Ondan sonra namaz, oruç ve birçok vacibat başlıyor” şeklinde konuştu.
“FIKIH ALİMLERİ PEYGAMBERİMİZİN NAMAZ KILIŞ ŞEKLİNİ ESAS ALIYOR”
Fıkıh alimlerinin Hazreti Muhammed’in namaz kılış şeklini esas aldığını dile getiren Kılıç, “Namaz kılmak ne demek? Kıyam ne demek? Secde edenlerle secde edin emrediliyor bize. Nasıl bir şey bu? O zaman bunun şekli yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Onun üzerine insanlar peygamberden kopya çekmeye başlıyorlar. Tabiri caizse onu farklı bir gözle gözetlemeye başlıyorlar. Onun üzerine gözetleyenlerde çeşitli olunca daha sonra gelen fıkıh alimleri Peygamber Efendimizin namaz kılış şeklini esas alarak farklı farklı rivayetler nakletmek suretiyle bugün fıkıh ilminde Peygamber Efendimizin namaz kılış şekli ortaya çıkıyor” dedi.>>>Gazete3